Derrida'nin da işaret ettiği gibi, her türlü etik veya siyasal ögreti, ileri sürülebilmek için, mutlaka insan doğasına ilişkin özcü bir efsaneyi gerekli kılar. Dilin gerçekte, özcü hakikatlere temel teşkil edebilmesi mümkün olmadığından, etik veya siyasal öğretiler, olsa olsa otoriter kurumların üzerimizde tahakkümlerini gerçekleştirmek için ortaya atmış oldukları kurgular olabilirler.