Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bendeki yeri başkadır. Kelimelere hakimiyeti, kaleminin kuvveti o kadar yüce ki romanlarını okurken o dönemi birebir yaşıyor, karakterlerle hemhal olup onlar gibi düşünmeye başlıyorsunuz. Belki bu inandırıcılığın sebebi bu karakterlerin bir hayal ürünü olmayıp bizim gibi etten kemikten insanların gerçek hikayelerini anlattığından olsa gerek. Gazeteci Refik Ahmet Sevengil’den öğrendiğiniz kadarıyla Nimetşinas, iffet, Mürebbiye romanları gerçek hikayelermiş. Okurken bu bir kurgu ürünü diyemiyoruz. 1902 yılının İstanbul’unu görmek. Kadıköy vapuruna binmek nasıl bir duygudur sizce ? O vapura binip haremlik ve selamlık diye ayrılan bölümlerde harem bölümündeki kadınlarla sohbet etmek, vapurdan inince at arabasıyla pazarlık yapıp Laleliye kadar bizi kaç kuruşa götüreceğini sormak, bu pazarlık neticesinde anlaşıp eski İstanbul sokaklarını temaşa etmek? Benim için zaman makinesine binmişim de geçmişe ışınlanmışım gibi bir his.Ne de güzelmiş o zamanlar demeden edemiyorum.O insanları arıyorum bir zamanlar var olup şimdi hiç birinin olmamasına üzülüyorum. Velhasıl ben Hüseyin Rahmi’nin romanlarını seviyorum. Bu romanındaki Hüsna kadının bilmişliği, Neriman’ın masumluğu, Talat Hanım’ın eşine tutkusunu, Nihat Bey’in aşık hallerini, Şevkefza’nın kıskançlığını, İstanbul konaklarının içlerindeki yaşamı ve bu insanların diyaloglarını okumanın zevkine varmış biri olarak sizin de okumanızı tavsiye ediyorum.