Nasıl özledim bilemezsin.
Çünkü sen hiç sesinden mahrum kalmadın.
Ben bilirim nasıl bir his.
Dünyanın sesi gitti sevgilim. İnsanlar gürültü yapmıyor,
otomobiller ses çıkarmıyor, kuşlar cıvıldamıyor, deniz kara-
ya çarpmıyor.
Ve sevgilim, kendi sesimin bile benden uzaklaştığını söy-
leyebilirim.
Bu ızdıraba daha ne kadar dayanabilirim?
Ne kadar sessizlik varsa içimde çığlık çığlığa, sesini yitir-
miş her şey kendi aralarında büyük bir savaşta. Sesini duy-
madığım ne varsa fiziki acı veriyor bana.
Cinnetler böyle mi başlıyordu yoksa?
Elbet bir gün
Aklını yitirmiş bir akıl doktoru çıkıp,
O ilacı yaratacak.
O öyle bir ilaçtır ki, kimsenin mutluluğu da mutsuzluğu da
dikkat çekmeyecek.
Özgür olmak, hayatı elimize alıp dilediğimizce
şekillendirmek ve yaşayamamak canla kanla,
insanları susatacak.
Ve sonunda tam anlamıyla delirmek meşrulaşacak.
Sonra herkes bilecek ki,
Delirmek
Kimse ıslanmıyor, yağmuru seyretmiyordu. Uzunca izledim, herkesin kar tanelerinin seyrettiği dünya da yağmur
damlalarını seyretmenin yalnızlığıyla geri çekildim. İnsan
işte, yağmura şiir yazanlarda onlar, yağmurdan kaçanlar-
da…
“Onunla konuşmak istiyorum”
“Ben varım, benimle istediğini konuşabilirsin”
“Olmaz”
“Neden?”
“Çünkü onunla konuşmak sizinle konuşmaktan daha
güzeldi.”
“Seni sıkıyor mu konuştuklarım?”
“Mm… Pek değil”
“Sorun ne?”
“Sesiniz aynı değil doktor”
Acı…
Bu acı çok başka…
Bu dert bambaşka...
Sorsalar “En büyük derdin nedir?” diye.
“O” derim. “O benim en büyük derdim…”
Ve sorsalar yine “Neyi isterdin”
Yine “O” derdim…
Oysa ben bu çağı, bu insanlığı sırf o var diye sevebilirdim.
Şimdi ise bir tek o var diye kendimi bile reddettim.
Belki de şimdi en kötü benim…