"Tıpkı insan gibi ... O kadar da cana yakın ki ... "
"Senden bulgur istiyor!.." dedi Zeliha Nine, "Sen ne sanıyorsun kızım, bizim Öksüz Civciv, senin ela gözlerine hayran mı oldu sanıyorsun?"
"Masmavi bir deniz... Kıyıları da dantelli gibi, anneciğim, bu denizin bir adı var mı?"
"Var kızım, Karadeniz!"
"Karadeniz mi dedin anneciğim? Bu güzel denizin neresi kara? Masmavi... Kimi yerleri de... Şey..."
"Mor, lacivert..." diyecekti. Bu renklerin adını bulup çıkartamıyordu; ama aradığı renklerin içinde hiç de kara yoktu.
"Yanlış ad koymuşlar... Ben olsam bu güzel denize hiç de Karadeniz demezdim!"
Annesi gülüyordu:
"Belki, adını böyle güzel bir günde koymamışlardır. Fırtınalı günlerde koymuş olacaklar, böyle masmavi olacağını hiç düşünmeden..."
"Ne arılar bizim için bal hazırlarlar, ne koyunlar, kuzularını bizim için büyütür... Ne de Kezban Nine'nin ineği Güliz'e süt yetiştireceğim diye didinir! Hep kendileri, hep kendi yavruları için!"
"Demek biz onların ürettiklerine ortak oluruz. Öyle mi, anneciğim?"
"Daha da ileri gideriz Güliz'ciğim, siz ne yaparsanız yapın, ürettiklerinin tümünü biz alacağız diye zorbalık ederiz!"
"Biz kötü insanlarız öyle mi, anneciğim?"