O hep doğru yapan ama yanlışlar toplayan bir kısmetsiz sayar kendini. ../hem kendiyle onur duyar hem de bozuk bir dünyadaki iğretiliğine yanar. Bilmez ki dünyadaki tüm bozukluklar onun ve benzerlerinin yönelimlerinden gelmektedir..
İnsanın, gerçek insanın bir tanımını da şöyle yapabiliriz: insan ayakları üzerinde durmasını bilen varlıktır. Ya da kendim olabiliyorum öyleyse varım diyebilen varlıktır. Gerçek insan her zaman kendini başkalarının bir parçası olarak duyar, kocaman bir dünyada anlamlı bir bütün, bir küçükevren olarak algılar. O hiçbir biçimde açgözlü değildir, daha çoğunu isteyen değildir. Başkaları onun için çok önemlidir: başkaları tarihtir. başkaları insan kaynağıdır. başkaları hatta tam tamına zorunluluktur, ama başkaları zorunlu efendilik ya da vazgeçilmezlik değildir. Kişiliklerimizin üzerine başkalarının gölgeleri düşmemelidir. Ancak zayıflıkta bütün bu nitelikler gerçekleşmez. Zayıflık zorunlu bağımlılık koşuludur. Bağlanmak başkadır bağımlılanmak başkadır. Bir başka deyişle, yükümlenmek başkadır yüklenmek başkadır. Zayıf insan bağımlılanan insandır.