Kişinin yaşamının anlamının içinde oluştuğu ufuk, hep gri, kurşuni, çelik rengi bulutlarla kaplıdır : hep tasalandırıcı, giderek ürkütücü, hatta korkutucu, bir geleceğe doğacak gibidir.
Însanlar, hep, kendi çıplak varlıklarını örterler
hep, kendilerine birșeyler eklemeğe, kendilerini birşeylerle çoğaltmağa, birşeylerle süslemeğe, birşeylerle gizlemeğe çalışırlar. Bunlarla da, insan olmalarıın ortaya çıkabileceği kendi, ortaya koyabilecekleri --- o temel, yalın, düz anlam temelinden --- gittikçe daha fazla --- uzaklaşırlar. Oysa insan olmak, bir kişinin en temel yoksunluğu içindeki varlğında ortaya çıkabilir ancak --- kendi varlığını, hiçlik içinde, çıplak,
gizlemeden --- yalın, örtüsüz ve süssüz olarak yaşayınca...
Kişinin yaşamının anlamı, kişi ona yaklaştıkça, gittikçe daha anlaşılmaz, başedilemez, içinden çıkılamaz hâle gelir — öyle ki, olabilseydi, tam olarak bütünlüğünde, bütünlüğüyle bulunabilseydi, ona ulaşılabilseydi, tam bir hiçlik, tam boşluk olurdu.