"Blake." İç çektim, topallayarak ondan uzaklaştım. "Blake'le çok ortak yanımız var. Çok kitap okumamı seviyor..."
"Bende seviyorum." Diye meydan okudu Daemon.
"Hem blog da tutuyor." Neden uçan kuştan medet umuyormuşum gibi hissediyordum?
Daemon bir tutam saçımı aldı, parmağına doladı. "İnternetle bir alıp veremediğim yok."
Elini itip uzaklaştırdım. "Üstelik benden hoşlanmasının nedeni aptal bir uzaylı bağı ya da başka birinin benden hoşlanması değil."
"Benim için de öyle değil."
Ona sıkı sıkıya sarıldım ve o anda, gerekirse onun uğruna koca evreni yakıp kül edeceğimin farkına vardım. Onu güvende tutmak için ne gerekiyorsa yapardım. Öldürürdüm. İyileştirirdim. Ölürdüm. Ne olursa.
Çünkü her şeyimdi o benim.
Daemon gözlerini kısmış bir şekilde önümde ortaya çıktı. Elini göğsüne, tam kalbinin üzerine güm güm vurdu. "Çünkü burada ne hissettiğimi biliyorum. Ben bir şeylerden kaçan türde biri değilim, ne kadar zor olursa olsun önemli değil. Hayatımın geri kalanında neler olabileceğini merak ederek yaşamaktansa duvara toslamayı tercih ederim. Biliyor musun? Senin de kaçan tiplerden olmadığını düşünüyordum. Belki de yanıldım."
"Geç oldu."
"Biliyorum." Tereddüt ettim. "Kalmak ister misin?"
Tek kaşını kaldırdı.
Bu olmamıştı işte. "Onu kastetmedim."
"Kastetsen de bir şikayetim olmaz hani." Bakışlarını indirdi. "Hem de hiç
Cumartesi günü ben daha girmeden duştan su akmaya başlamıştı. Pazar gecesi yatak odamın kapısına doğru yürürken kapı açılmış ve suratıma çarpmıştı. Bütün bunların üstüne bir de bu sabah uyuyakalıp ilk iki dersi kaçırmıştım. Ve ne giyeceğimi kara kara düşünürken, gardırobumun içi yere boşalmıştı.
Ya bi uzaylıya dönüşüyordum ve karnımdan dışarıya emekleyerek bir uzaylı çıkacaktı ya da kafayı yemiştim.
"Üstümü değiştireyim."dedim
"Yardım ister misin.?"
"Vay be. Amma da centilmensin Daemon."
Gülümsemesi yüzüne yayıldı ve derin gamzeleri ortaya çıktı.
"Eh bu deneyim karşılıklı fayda sağlayacaktır.Söz veriyorum."
Ona ne şüphe.