"Nasıl olur da beni hala arzulayabilirsin?" dedim.
Daemon alnını, alnıma bastırdı. "Ha, seni hala boğmak istiyorum. Ama ben deliyim. Sen kaçıksın. Belki de o yüzden. İkimiz de baltayı sıyırmışız."
"Bu çok saçma."
"En azından benim için değil." Beni tekrar öptü. "Bana derinden gelen ve geri dönüşssüz bir şekilde aşık olduğunu itiraf etmenle de alakalı olabilir." Cılız bir kahkaha attım. "Hayatta öyle bir şey yapmadım ben."
"O kadar çok sözcük kullanmadın belki ama bunun doğru olduğunu ikimiz de biliyoruz. İtirazım da yok."
“Sörf muhtemelen zihnimi boşaltan tek şey. Dalgalarla baş başayken başka hiçbir şey düşünmüyorum. Beynim resmen boşalıyor. Sadece ben ve dalgalar. Çok huzurlu.”
“Bunu anlayabiliyorum.” Aramızda uzun bir sessizlik oldu. “Bahçeyle uğraşırken ya da kitap okurken bana da aynısı oluyor. Sadece ben ve yaptığım şey ya da okuduğum dünya kalıyor, başka her şey siliniyor.”
“Kulağa, bunları kaçmak için yapıyormuşsun gibi geliyor.”
Cevap vermedim çünkü bunu hiç böyle düşünmemiştim ama şimdi o söyleyince bunları kaçmak için yapıyordum, evet.
'Aklından neler geçiyor? 'Kendimi kollarına bırakmak, onu öpmek ve ona dokunmak. Yani düşünmem gereken şeyleri düşünüyordum. Gözlerimi kırpıştırdım. 'Hiçbir şey.'- Jennifer L. Armentrout