-Söyle toprağım bana, neden seni bırakıp gideyim? Sen benim toprağım değil misin? Benim atalarım burda doğdu, burda büyüdü, burda yaşadı, burda öldü toprağım! Sen kıraçtın toprağım, seni benim atalarım temizledi, ben temizledim. Ellerime bak, kuru çatlak ellerime! Ben senin taşını, çalını çırpını temizledim, seni cennet gibi güzel yaptım. Şikâyet etmedim, şikâyet mi? Seni temizlerken ne kadar yoruldumsa o kadar sevindim toprağım. Üzüm kütüklerini, tütünlerini kendi ellerimle diktim, çok kere Tanrı'ya su diye dua ederken seni gözyaşlarımla suladım, toprağım. Senin üzümlerin benim için cennet incileridir, tütünlerin altın parçalarıdır. Ben bu dünyada başka hiçbir şey istemiyorum, yalnız seni... seni, toprağım!
Daha dün parlak ve zengin gördüğü gelecek, şimdi gözlerinin önünde simsiyah bir duvar gibi dikiliyor, hayat ise kendini derin, dipsiz bir kuyuya atmaya azmetmiş bir insanın boynuna asılı ağır bir taş gibi, Bekir'in boynunda asılı duruyordu.