Orta Asya Mirası

Richard N. Frye

Orta Asya Mirası Gönderileri

Orta Asya Mirası kitaplarını, Orta Asya Mirası sözleri ve alıntılarını, Orta Asya Mirası yazarlarını, Orta Asya Mirası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
282 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Öncelikle kitabın ismindeki ilüzyona takılmayın; kitapta anlatılan tarihin coğrafi sınırları bütün Orta Asya'yı kapsamamaktadır. Bugünkü Tacikistan-Özbekistan ve birazda Hindistan'ı kapsayan bir alanın antik çağlardan günümüze kadar ki kronolojik değişimi anlatılmaktadır. Yazar bir İranolog olduğundan genelde İranlılar'ın kültürü ve tarihi üzerine yoğunlaşarak yazılmıştır. Hint-Avrupa dillerinin gelişimi ve Asya cografyasındaki yayılımı incelenmiştir. Hint-İran (Aryan) kültürünün gelişimi ve farklılaşması ele alınmıştır. Yüzeysel tarih bilgisi olan kişilerin haz alarak okuyacağı bir kitap değildir. Fakat Türk tarihçiler dışında yabancı tarihçilerin Orta Asya'ya yaklaşımını görmek adına okunabilir. Asurlular'dan başlayıp günümüz Tacikistan-İran'ına kadar geldiğinden tarihsel çok fazla detay içermemektedir. Bunlar geldi, şunu yaptı ve sonra onların yerine şunlar geldi olarak ilerliyor kitap. Ama İran tarihine meraklı arkadaşlar varsa okumalarını öneririm. Tarihsel çerçevede güzel bir kitap fakat içerisinde Türkler'e ait detaylı bilgi bulmak isteyenler için tavsiye edilemez düzeydedir.
Orta Asya Mirası
Orta Asya MirasıRichard N. Frye · Arkadaş Yayıncılık · 20099 okunma
Orta Asya'da ayrıca özellikle Sogdiana'ya özgü bir kurum olarak, Orta Asya'daki anlamında asker köle ya da memluk olarak çevrilebilecek olan, ama modern Persçe'de basitçe "uşak" anlamına gelen chakar vardı. Kanımca, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yeniçeriler ve Mısır'daki Memlükler gibi sonraki kurumların kökenleri, kölelerin satın alınmasına, Çin'e ve başka yerlere uzun yolculuklar yapan tüccarların geride kalan evlerini korumak üzere eğitilmelerine dayanan, Orta Asya'daki bu uygulamada bulunmaktadır. Bu köleler zamanla, zengin tüccarların ya da toprak sahiplerinin, efendilerine bağlı özel ordularına dönüştü. Uygulama İslamiyet ile birlikte Abbasi halifelerine, Buhara'daki Samani sarayına sonra da Gazneliler ile diğer hanedanlara yayıldı.
Sayfa 210Kitabı okudu
Reklam
Orta Asya toplumunun en çarpıcı yönü güzel sanatlar, özellikle de Orta Asya'nın doğusundaki vaha devletlerinden günümüze kalan kalıntılardır. Orta Asya sanatının genel niteliklerine bakıldığında, dinsel yönü ağır basan Hint sanatının tersine, laik olduğu görülür; Sasani sanatı ise saray ağırlıklıdır. Öncelikle duvar resimlerinde görülen Orta Asya sanatı, destansı konulara, masallara ve tanrı figürleri eksik olmamakla birlikte aristokrasinin betimlenmesine ayrılmıştır. Duvar resimlerinde görülen aristokratların üzerlerinde görülen muhteşem giysiler, Ortaçağ Avrupası'nda şövalyelerin ve hanımefendilerinin giydikleri sırma ve kadife giysilerle aşık atar.
Sayfa 207Kitabı okudu
Orta Asya'da ölünün ardından ağıt yakmanın çok yaygın olduğu görülmektedir; ağıt yakanların yüzlerini bıçakla kesmeleri de beklenmektedir ki, bu adet Şii İranındaki Aşure törenlerinden kalmadır. Ancak aynı uygulamanın Attila'nın ve başka göçebe yöneticilerin cenaze törenlerinde de olduğu belirtilmektedir; bu nedenden ötürü, belki de göçebelerden alınmıştır. Göçebeler Şamanizm'in değişik biçimlerini izlemişler, yerleşik düzene geçtikten sonra da benzer dinsel inançları sürdürmüşlerdir; bu bakımdan, yerleşik nüfus üzerindeki etkileri bir olasılık olarak göz ardı edilemez.
Sayfa 204Kitabı okudu
Türk Kağanlığı-Bizans İlişkileri
Uluslararası ilişkilerde Türkler de boş durmuyorlardı; 563 başlarında Kostantinapol ile ilişki kurdular. O tarihlerde, Türklerin geniş topraklarının batı kesiminde hükümran olanlardan biri İstemi idi; Bizans ile uğraşmakta olan bir başka da Dilziboul diye anlandırılıyordu. Her iki devletide ilgilendiren esas şey, bir başka göçebe halkın, Cücen ve sonra da belki Eftalit yönetimi altında bulunan Avarların batıya akınıydı. Bizanslı tarihçi Menander Protektor 568'de Kostantinapol'den Türklere gönderilen ve geri dönen bir elçiye ilişkin ayrıntılı bilgi verir.
Sayfa 193Kitabı okudu
Hunlar İli bölgesini uzun süre denetimleri altında tuttuklarından, Altay dillerini konuşan göçebelerin eski nüfusla karıştığını, sonradan da Hint-Avrupa dillerinin yerini Altay dillerinin aldığını varsayabiliriz. Altay Dağları'na komşu olan bu zengin vadi, altıncı yüzyılda Avarlar ve Türkler ortaya çıkıncaya değin, çeşitli aşiretlerin göçebe güçlerinin merkezi olmuştur.
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.