"... İslam ülkeleri tarafından Kutsal Kur’an’a karşı gösterilen bu ilgisizlikten dolayıdır ki İslam toplumu felaket ve tersliklerle dolu bu zor duruma düştü ve onun kaderi sağ ve sol emperyalizmin eline geçti.»
Şah, Şubat 1963’te kadınların oy kullanmasına izin verileceğini açıkladığı zaman, ulema, gösteriler düzenledi ve esnaf, İran’ın başlıca şehirlerinde dükkanlarını kapattı.
Politik olarak şuurlu İranlıların temel şikayetleri Ortadoğunun başka yerlerinde de mevcut olan, yabancı nüfuzunun verdiği rahatsızlık, yanında otoriter idare ve geleneksel değerlerin zedelenmesiydi.
Aynı zamanda, selefi sünni İslam doktrini bütün müslümanların eşitliğini savunurken, hem Şiiler hem de geleneksel Sünniler Hz. Muhammed’in soyundan geldiklerine inandıkları bazı kutsal kişilerin günahsız ve masum olduklarını kabul ederler.
Sünni ve Şii İslam’ın her ikisi de cemaate namaz kıldıranları imam olarak tanımlasalar da, özel olarak şii İslam’da bu kelime Hz. Ali ile başlayan 12 masum ve günahsız imamlara atfedilir.
Şah'ın Amerika ile olan bağları onun hem en büyük engeli, hem de en büyük servetiydi. Şöyle ki; 1953’de CIA’ in darbesiyle geri dönmesinden beri, siyasî bilinç sahibi İranlılar tarafından bir «Amerikan Kuklası» olmakla suçlanıyordu.