Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murat Devri

Ekrem Hakkı Ayverdi

Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murat Devri Hakkında

Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murat Devri konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
0/10
0 Kişi
2
Okunma
1
Beğeni
446
Görüntülenme

Hakkında

1402-1451 yılları arasında Sivas’tan Adriyatik sahiline, Tuna’dan Mora’ya bütün Osmanlı âbidelerini inceleyen kaynak eser. 117 plân, 940 fotoğraf.
Tahmini Okuma Süresi: 17 sa. 10 dk.Sayfa Sayısı: 606Basım Tarihi: 1989Yayınevi: İstanbul Fetih Cemiyeti
ISBN: 9789757618058Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:
Reklam

Yazar Hakkında

Ekrem Hakkı Ayverdi
Ekrem Hakkı AyverdiYazar · 6 kitap
Ekrem Hakkı Ayverdi, 22 Aralık 1899'da İstanbul'da doğmuştur. Babası piyade kaymakamı İsmail Hakkı Bey, annesi Fatma Meliha Hanım'dır. Kardeşi Sâmiha Ayverdi, babasına atfen, dedesinin Ramazanoğulları'na kadar, annesinin atalarının da Kanuni Sultan Süleyman'ın Budin seferinde şehit olmuş ve oraya defnedilmiş Gül Baba'ya kadar uzandığını nakleder. Ekrem Hakkı Ayverdi bir yazısında İstanbul'a olan mensubiyeti ile ilgili olarak şunları yazmıştır: '1899'da İstanbul'da doğdum. Büyükbabam 150 sene önce Bolu'dan İstanbul'a gelmiş; büyük anne tarafım Isparta cihetinden. Onların İstanbul'a gelişleri ise 200 sene evveline rastlıyor. Yâni İstanbulluyum. Ama, vaktiyle bir konferans vermiştim. Orada demiştim ki: Ben hem Bosnalıyım, hem Budinliyim, hem Üsküplüyüm, hem Atinalı, hem Sofyalıyım, hem Erzurumlu, hem Erzincanlıyım. Fakat İstanbulluyum. Hiç ayırmam.' Bu idrakte, hiç şüphesiz bir imparatorluk şuûru yatmaktadır. 1907'de tahsil hayatına başlayan Ekrem Hakkı Ayverdi 1920'de Mühendis Mektebi'nden (İstanbul Teknik Üniversitesi) mezun olmuştur. İstanbul Belediyesi'nde bir buçuk yıl kadar çalıştıktan sonra serbest meslek hayatına atılmış, 1950 yılına kadar süren bu devrede çeşitli inşaatların taahhüdünü almasının dışında, İstanbul ve Trakya'da birçok tarihî binanın restorasyonunu yapmıştır. Çocukluğunun geçtiği Şehzâdebaşı'nın renkli muhiti, babasının selâmlık sohbetleri, imanlı ve vatansever aile ocağı, devrin çeşitli sanat ve ilim muhitleri, Ekrem Hakkı Ayverdi'ye kuru bir inşaat ve teknik adamı olarak kalmaktan ziyade, bir fikir ve sanat adamı hüviyetini kazandırmıştır. Eski mimari eserleri ihya ederken, bir yandan da çeşitli sanat eserlerini, güzel yazı ve tezhip, kur'an-ı kerimler, murakkalar, ciltler, nadide kumaş ve çiniler, muhtelif cins evânî, cam eşya, yazı sanatına ait malzemeleri toplama ve muhafaza etme yolunu da tutmuştur. Çok kesif ve verimli bir iş hayatına rağmen, 1950'lerde bütün bu müteahhitlik çalışmalarını bırakarak fikir ve yazı hayatına başlamıştır. Bu kararın sebebini soranlara, artık iş dünyasında söz ve doğruluğun, vefa ve dürüstlüğün kalmadığını ve bunun için bu hayatı terk ettiğini ifade etmiştir. Fakat bu tarihe kadar iş hayatında muvaffakiyeti ve dürüstlüğü ile tanınan Ekrem Hakkı Ayverdi, bundan sonra mimari tarihî araştırıcısı olarak da yeri kolay kolay doldurulmayacak eserler vermiştir. Bütün bu araştırma çalışmaları denilebilir ki hemen hemen ömrünün son senelerine kadar devam etmiştir. Çok sayıda tetkik seyahatleri, kaynak çalışmaları ve bütün bu elde edilen bilgilerin değerlendirmeleri ve tel'lifi aralıksız sürmüş; 1952, 1956 ve 1976 yıllarında Yugoslavya, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan'daki Türk eserlerini tetkikin dışında 1950'den itibaren Anadolu'nun her tarafına da müteaddit seyahatler yapmıştır. Fazlı ve Aligül adlarında iki oğlu olan Ekrem Hakkı Ayverdi, 24 Nisan 1984 tarihinde İstanbul'da Fâtih'deki evinde vefat etmiş ve Merkezefendi Kabristanı'nda, bağlandığı 'Dost'un ayak ucuna defnedilmiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi, milletine, milliyetine inanmış; ananelerinin, iftiharlarının, dilinin dinînin, imanının, tarihinin, kültürünün, mâzisinin değer ve zenginliklerini şahsiyetinin temel taşı yapmış milliyetçi bir şahsiyetti. O, milliyetçiliğin temellerini Türk'ü Türk yapan millî ve manevi kıymet hükümlerinde, ruh kökünde aramıştır. O, Türk aydınının kendi millî tarihi ve mazisi ile barışmaktan başka çaresi olmadığına inanmış bir tefekkür adamıdır. O, dürüstlüğü, mertliği, hayırseverliği ile bilinen müstesnam bir insandır. Dostlarının dediği gibi, dost ehli, gönül ehli, sanat ehlidir. Ekrem Hakkı Ayverdi, Mühendisler Birliği ve Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu şeref üyesi, İstanbul Fetih Cemiyeti kurucu üyesi ve başkanı, Türk Tıp Tarihi Kurumu, Türk Ocağı ve Aydınlar Ocağı üyesi idi. Bir ömür boyu biriktirdiği çeşitli sanat eserlerini, koleksiyonlarını ve bütün emlakını 1978 senesinde kurduğu Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı'na bağışlamıştır. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Senatosu tarafından 'Fahrî Edebiyat Doktoru' pâyesi, Aydınlar Ocağı tarafından da 'Üstün Hizmet Armağanı' verilmiştir. 1981'de ise İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Tarihi Enstitüsü tarafından 'Üstün Hizmet Beratı' tevdi edilmiştir. 1946'dan beri, çeşitli dergi ve gazetelerde neşredilen ve sayısı 81'e ulaşan makalelerinin bir kısmı, diğer bütün eserlerini de basan İstanbul Fetih Cemiyeti tarafından kitap hâline getirilmiştir. Hakkında yazılmış birçok tanıtma ve etüd yazısı bulunan Ekrem Hakkı Ayverdi'nin makalelerinin dışında büyük ve küçük ebaddaki te'lif eserleri ise birkaçı müşterek imzalı olarak 16 tanedir.