Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı'da Gündelik Yaşam

Lewis Raphaela

Osmanlı'da Gündelik Yaşam Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı'da Gündelik Yaşam sözleri ve alıntılarını, Osmanlı'da Gündelik Yaşam kitap alıntılarını, Osmanlı'da Gündelik Yaşam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müslüman olmayanlar camie alınmazdı; ancak tanıdık bir Müslüman ailenin yardımıyla gizlice içeri sokulabilirlerdi. Şehri ziyaret eden bir yabancı diplomat camiin içini görmek isterse yüksek rütbeli bir Müslümanla arkadaş olup onun güvenini kazanırsa içeri sokulabilirdi, fakat diğerleri gibi namaz kılamazsa namaz süresince içerde kalmasına izin verilmezdi.
Pazar müfettişleri eksik mal veren bir satıcı veya dükkân sahibini yakalayınca hemen orada cezalandırabilirlerdi ve suçlu iki yardımcı tarafından yere yıkılıp diğer iki yardımcı tarafından ayakları sopalara kıstırılarak havaya kaldırılır, tabanlarına baş parmak kalınlığında değnekle vurulurdu. İyice falakaya çekilen bahtsız suçlu günlerce topallar, şişen ayakları suçunu herkese ilân ederdi.
Reklam
Türkler, hatta bütün Müslümanlar tatlıya çok düşkündürler, fakat tatlı, düğün veya ziyafetler dışında yemekte yenilmezdi. Günün herhangi bir saatinde hem selâmlik, hem de haremlikte yenirdi.
Kabirlere bakılmazdı ve ölü gömüldükten sonra mezara hiç itina edilmediği için toprak çöktükçe mezar taşları da tam bir serbestlik içinde her biri bir tarafa doğru eğilirlerdi. Etrafa yaydıkları sakızlı güzel rayihanin mezarlık kokularını yok edeceğine inanıldığı ve daima yeşil kalan yaprakları ölümsüzlüğü hatırlattığı için selviler dikilirdi
Türk Halkı
Telâştan ve lüzumsuz gürültüden kaçınılırdı. Genel olarak hayat temposu sakin ve ihtiyatlıydı. Günlük hayatta telâşsızlık, acelesizlik Türklerin yaradılışında olan tabiat ve güzellik sevgisiyle birleşince son derece zarif durumların yaratılmasına yol açıyordu. Meselá bir kahveci çiçek açmış bir meyva ağacına, hoş bir manzaraya veya sokakta karşılaştığı ilginç bir olaya kapılıp oracıkta duraklardı
Gelin alma
Babası beline bir kuşak bağladıktan sonra uzattığı kılıcının üstünden atlamasını ister: «Bu kılıcı ataları gibi iyi kullanacak çocuklar dünyaya getir. derdi. O münasip dualar okurken bu ciddi toplantıda hazır bulunanların hepsi ağlardı; çünkü bu gelinin evindeki son günü, çocukluğunun gerçek sonuydu.
Reklam
Mezar taşı
Bazen ilginç bir kitabe yazılırdı: «Hayatın güzelliklerini yakından tanıdığı için sonunu da hemen farketti; ecelini başka bir ceylan gözlü sanıp «Kara gözlüm» diyerek peşinden gitti.»
Suyun teminine ve dağıtımına çok önem verilirdi. Bunun sebebi İslâm dininde abdest almanın önemi olduğu kadar suyun, şehrin sosyal hayatında, sanatında ve mimarisinde oynadığı büyük roldü. Su her zaman bir Tanrı nimeti sayılır, bundan bütün tabiatın yararlanması gerektiğine inanılırdı. Kuşların su içmesini sağlamak için mezar taşlarına yağmur suyunu toplıyacak oyuklar açılır, sevilmeyen sokak köpekleri için bile kapıya su dolu kaplar bırakılırdı.
Besleme
Hizmetçiler birçok gruba ayrılırdı. Bunların içinde en üstünü beslemelerdi. İyilik için çocukların evlât edildiği bu devirde fakir bir ailenin kızı olan besleme çok zengin de olmasa daha iyi imkânlara sahip bir aile tarafından evlât edinilirdi. Ailenin kızı gibi muamele görmesi ve zamanı gelince uygun bir kısmet bulunması gerekirken onlara çoğu za- man değerli, fakat ücretsiz bir hizmetçi gibi davranılır, sonunda misafir odasında basamağın altında oturan kalfalardan biri olurdu.
Padișahın kayığı 24 metre boyunda beyaza boyalıydı, iki kenarında yeşil bir çizgi bulunurdu; oyma ve kabartmaları altın renginde yaldızlı idi. Kırk kürekçisi beyaz elbise ve kırmızı püsküllü mavi başlık giyerlerdi. Padişah camie kayıkla gittiği zamanlar altı kayıkla yola çıkılır, sarık taşıyıcı Padişahın kayığının arkasındaki kayıkta oturur, tüylü ve mücevherli sorgucu olan üç sarıktan birini havaya kaldırıp halkın gösterdiği tezahüratı Padişah yerine kabul edip buna göre sarığı sağa veya sola eğerdi.
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.