Osmanlı'nın Son Kilidi Çanakkale - 2 Sözleri ve Alıntıları
Osmanlı'nın Son Kilidi Çanakkale - 2 sözleri ve alıntılarını, Osmanlı'nın Son Kilidi Çanakkale - 2 kitap alıntılarını, Osmanlı'nın Son Kilidi Çanakkale - 2 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çanakkale muharebesi; Manevi gücün, yani inancın ,özgüvenin ,ortak değerlere bağlılığın ,milli ve dini mefkurelerin, teknik ve maddi güce, çelik ve ateşe galip gelebileceğinin en açık ispati olmuştur
Ne acıdır ki; Son yüzyılda bu aziz şehit torunları üzerinde, Büyük oyunlar oynanmaktadır. Kimliksizleştirme,
kişiliksizleştirme, kültürsüzleştirme ve inançsızlaştırma planları uygulamaya konmuştur! maalesef gençlerimiz, MUKALLİT bir maymun haline getirilmeye çalışılmaktadır
Yunanlıların hayali kahramanı, Arşil'in atı Pegasus'u uçurduk da, 276 kg'lık mermiyi sırtında taşıyan ve beş basamakta merdiven çıkaran Seyit Onbaşı'nın "La havle vela kuvvete..." demesine izin vermedik,işin manevi cephesi ortaya çıkmazın diye...
Çanakkale savunması ,tarihimiz için bir şereftir. Bunun sayesinde Türkler, Balkan Savaşı,nın lekesini silerek dünyanın gözünde askerlik onurlarını geri kazanmışlardır.
Bugün; son yüzyılda Helenistik Yunan Tarihi'ne izi ve esamisi kalmamış mitolojik hikayelerine verdiğimiz değeri,kendi tarihimize verememenin sıkıntısını yaşıyoruz.
Hindistan Müslümanlarının Balkan savaşları sırasında Osmanlılar desteklemeye yönelik faaliyetlerinin arasında ikisi son derece dikkat çekicidir, Hindistan kızılay ekibi ve Encümen-i Huddam-ı kabe. Türkiye'ye bir tıp ekibi gönderme fikri ilk defa 12 Ekim 1912'de Mevlana Muhammed Ali'nin çıkardığı Comrade gazetesinde yayınlanan bir yazıyla ortaya atıldı.
Broken Hill gibi birçok Avustralya ve Yeni Zelanda kasabasından toplanan gönüllülerden oluşan ve kısaca "Anzak" adı verilen askeri birliklerde bulunan çok sayıda Avustralyalı, Çanakkale savaşında Türklere karşı savaşmıştı. Anzaklar farklı dillerde yayınlanan hatıralarında ağız birliği etmişçesine Çanakkale'ye gelmeden önce Türkleri "barbar" insanlar olarak tanıdıklarını yazmışlardı. Aynı hatıralarda, savaşırken tanıma fırsatı buldukları türklerin barbar değil, aksine kahraman ve iyi niyetli insanlar olduğunu itiraf ediyorlardı.
Bu sırada Mekke'de bulunan yaklaşık yedi yüz Hintli Osmanlı kuvvetlerine katılmıştı. Lahor ve Peşaver'den de bir grup öğrenci Osmanlı ordularına katılmak üzere Afganistan'a geçmiş bunlardan bir kısmı Türkiye'ye ulaşabilmişti. Osmanlı safında savaşa katılan hintli Müslümanlardan sağ kalanlar daha sonra Türk vatandaşı olarak Türkiye'ye yerleştiler.
Abdulkadir bu büyük ruhlu kadınla yanlız kalmış idi,sordu:
-Valide,demek ki sizin soyun erkekleri hep şehit oldular öyle mi?
-Yanlız bizim soy değil oğul. Elli yıldır köylü mezarlığına delikanlı gömmedi. Din dursun da bırak,biz hep ölelim.
El-Hilal gazetesi de sert bir üslupla "İngilter'nin islam vücudunu parçalayan bir kılıç olarak tarihe geçmek istediğinin" artık anlaşıldığını yazıyordu.