Ortadoğu'ya yayılmış olan Kürt toplumu başka farklılıklar (aşiret olgusu dışında) üzerinden de bölünüyordu. Kürtlerin önemli bir kısmı bağlı oldukları aşiret federasyonuna (Goran, Baban, Celali, Caf, Milan, Zilan), bazı Kürtler yaşadıkları coğrafyaya Dersimi, Hakkari, Behdinani), bazıları konuştukları dile (Kurman- Zazaki, Sorani, Mukri, Avromani) ve kayda değer bir kısmı ise dinsel inançlarına (Yezidi, Şabaki, Ali-ilahi, Kızılbaş) nispetle adlandırılıyorlardı.
Ancak tüm bunlar içinde aşiretçilikten sonra en temel çelişki dini farklılıklardı. Kürtler arasındaki dini farklılıklar ve zamanla derinleşen dini/mezhebi nefret de isyanların başarısını sınırlıyordu. Toplumsal ve bireysel ilişkileri, iman/küfür diyalektiği üzerinden açıklayan İslam dini bir yandan Kürtler arasında milliyetçi ideolojilerin yayılmasını, diğer yandan Kürt toplulukları arasında etnisiteye dayalı bir işbirliği imkanını sınırlıyordu. Din, Kürtlerin varlık ve bilincinde etnisiteden daha belirleyici bir statüye sahipti ve Kürt, kendini önce Müslüman, sonra Kürt olarak algılıyordu. Üstelik tam da emirlik isyanlarının başladığı dönemde, Kürtler arasında şeyhlerin yeni liderler olarak yükselmeye başlaması milliyetçi düşüncenin gelişimini en az yarım yüzyıl sekteye uğratmıştır.