Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanoğulları'nın Varlıkları ve II. Abdülhamid'in Emlaki

Vasfi Şensözen

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Abdülmecit’in saray ve hanedan geliri için vaktiyle ayrılmış olan emlaki şahane’yi, Maliye Hazinesi’nden kendisine bağlanan tahsisat karşılığında hâzineye devrettiği de tarihi bir vakıadır. Fakat, Abdülhamid’in tahta çıkmasıyla her şey değişmiş, o ana kadar riayet olunagelen bütün esaslar altüst olmuş, babasının Maliye Hazinesi’ne devrettiği emlaki şahane geri alınmış, emlaki hakaniyye denilen mahdut bir kısım gayri menkuller müstesna olmak üzere bütün emlaki şahane Abdülhamid’in şahsı adına tapulanmış ve bunları idare için yeniden teşkilatlandırılan Hazine-i Hassa’nın da gayretiyle geniş bir emlak edinme faaliyeti alıp yürümüştür.
Sayfa 4
Eskilerde de saray gelirlerinin müsadere gibi hareketlerle çoğaltılması, masraflarda da israf ve sefahat yollarına düşülmesi gibi gayri tabii haller görülmekte ise de başlangıçta kurulan bazı esaslara hiç dokunulmamış, mevcut arazi rejimi dahilinde saray gelirine ayrı­lan kısımlar Tanzimat devrine kadar hüviyetlerini korumuş, Tanzimat’tan Abdülhamid’e kadar sürdürülen istihale ve intikal safhalarında da padişahların mülk edinme gibi teşebbüsleri görülmemiştir. Aksine olarak, örneğin, Abdülmecit şahsen edindiği bir çiftliği bile kendi adına kaydettirmekten çekinmiş, Abdülaziz bazı yakınlarının telkiniyle emlak edinmeyi düşünmüşse de para biriktirmekten ileriye gidememiş, V. Murat ise israf ve sefahatle zaten borca boğulmuş olduğundan böyle bir şeyi hatırından bile geçirmemiştir. Saltanatı da zaten üç aydan fazla sürmemiştir.
Sayfa 3
Reklam
Abdülhamid
Ahmet Emin Yalman'ın "Gördüklerim ve Geçirdiklerim" adlı eserinde de (Cilt 1, sayfa 46) şöyle deniliyor: “Abdülhamid devrindeki haliyle memleket bir milli varlık olmaktan uzaktı. Padişah, memlekete kendi has çiftliği gözüyle bakıyordu. Memleketin yarısı, Hazine-i Has- sa adı altında, kendi tapulu malı idi. Diğer yarısına da keyfinin istediği gibi tasarruf ediyordu. Geçmiş asırların debdebesi ve israfları içinde saray her şeyi sömürüyordu. Onun için 'Yok' yoktu.
Anadolu ve Rumeli’de kurulan padişah çiftlikleri (çiftlikâtı hümayun) sayısının yüz elliye vardığı, bu faaliyetin Suriye, Irak ve hatta Afrika’da Bingazi’ye kadar yayıldığı ve bu varlıklara maden işletme imtiyazları ve vapur işletmeleri gibi gelir kaynaklarının katıldığı göz önüne alınırsa Hamid devrinin bu hususta eskilerden ne kadar ayrı bir hüviyet aldığı anlaşılmış olur.
Sayfa 4
Altı yüz yıllık saltanat devirleri olan Osmanoğullarının varlıklarıyla birlikte asıl inceleme konusu olarak aldığımız II. Abdülhamid’in emlak edinme ve gelir sağlama işleri, kendisinden önceki padi­şahların tutumundan çok ayrı niteliktedir. Birçok yollardan eleştirilmeye uğramış kanunsuzluklar, gayrımeşru faaliyet ve ihtiraslar halindeki bu olağanüstü çabaların eski usul ve esaslardan nasıl ayrılıp türlü yanlış yollara düşmüş olduğunu görüp mukayese fikirleri edinebilmek için eskilerinde kısaca gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.
Abdülhamid Dönemi
Padişah, hanedan , azası , sarayın adamları , katipler ,karinler ,mabeyinciler, seccadeci başılar, kilerci başılar, esvapçı başılar, ibrikçi başılar, şefleri (darüssüâde ağası) adını taşıyan ve vezir rütbesine kadar yükselen harem ağaları, valide sultan kâhyaları, takım takım muhafızlar, tüfenkçiler, silahşörler, ağalar, jurnalciliği meslek edinen kimseler, imtiyazlı bir sınıf teşkil ediyordu. Bir adamın meziyeti, hizmeti sayesinde bir mevki kapmasına ve ilerlemesine imkân yoktu. Makbul olan şey, eski gidişin taraftarı olmak, Padişaha körü körüne bağlılık göstermek, mensuplardan birinin yakını olmaktı. Eski derebeylik ölçüsünde kurulmuştu. Bütün bu mensuplar birbiriyle hoş geçinir insanlar değildi. Gözde olanların ayağına karpuz kabuğu koymak, mensuplar arasında nüfuz bakımından daha fazla mertebe almak için boyuna entrikalar, tezvirler, jurnaller devam ediyordu. Jurnaller, gizli çalışan divanı harplere havale ediliyordu. Usuller keyfi idi. Sürgün felâketi her gün, her saat, her ailenin karşısına çıkabilirdi. Bu sebeple politika bakımından ortalıkta bir ölüm sükûtu hüküm sürüyordu. Suya sabuna dokunmak istemeyen her adam gölgesinden korkuyor, gazeteler Padişahın dualarıyla ve onu övmelerle dolu olarak çıkıyor, asıl tenkit ve münakaşalar gizli temaslarla yapılıyor veya yurdun dışındaki Jöntürk gazetelerinde yer alıyordu.
Reklam
Abdülhamid Devrinden Evvel Padişahların Mülk Edinme Yöntemleri
Eskiler nasıl mülk edinirlerdi? Fetih ve istilalar sırasında ele geçen sahipsiz topraklarda ve sahipli toprakların da resmi gelirleri üzerinde padişahlar kendi şahıslan, soyları ve makamları için şu çeşit haklar tesis ederlerdi : I — Resmi geliri saltanat makamına tahsis edilen (havassı hümayun) padişah hasları. 2 — Padişahların kendi hanedanları için ayrılan (emlaki şahane) padişah soyu mülkleri. 3 — Saltanat makamı için ayrılan (emlaki hakaniyye) padişahlık mülkleri. Bu mal çeşitlerinin niteliklerini kavrayabilmek için ilk zamanlarda kabul edilen arazi rejiminin esaslarını bilmeye ihtiyaç vardır.
Sayfa 5
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.