Bence ölüm, pencereden gelen çimenlerin kokusunu duyacağınız güzel bir yaz gününe uyanmak üzere çok yorgunken derin bir uykuya dalmaya benziyor olmalı.
“Çobanlığı bıraktığım güne lanet olsun,” dedi, sanki lafı ortaya atıyormuş gibi. “O zaman kendi kendimin efendisiydim. Şimdi hükümetin kölesiyim ve ağrıyan sırtımla beni bu yol kenarına mahkûm ettiler.”
' Oysa orada, cesedin yanında oturmuş kaderimin benim için hazırladıklarını beklerken kenara büzüşmüş bir solucandan daha iyi durumda değildim ama hayatım kendi becerilerim ve zekâma bağlıysa, bu konuda umutlu olmaya hazırdım. '
O tuhaf ve şeytani gözlerde, soğuk, acımasız, kalpsiz ve fazlasıyla zeki bir bakış vardı. Beni, bir yılanın parlak gözleri gibi büyülediler. Bir anda içimde, karşı konulması güç bir his belirdi: Kendimi onun merhametine bırakıp onun tarafına geçmek için yalvarmak istedim. Meselenin başından beri bu konudaki duygularımı düşünürseniz, bu hissin tamamen fiziksel olduğunu ve kendinden daha güçlü bir ruh tarafından büyülenmiş ve yönlendirilen bir beynin zayıflığını gösterdiğini anlayabilirsiniz. Ama bu hissi bastırmayı, hatta gülümsemeyi başardım.