Otuzuncu Lem'a Esma-i Sitte

Bediüzzaman Said Nursî

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî diyor ki: “Bir küçük mesele-i imaniyenin inkişafı, benim nazarımda yüzler ezvak ve kerametlere müreccahtır.”
Sayfa 90
Bir cisme hayat girdiği vakit, küçük bir âlem hükmüne getirir; âdeta kâinat şeceresinin bir nevi fihristesini taşıyan bir nevi çekirdeği hükmüne geçiyor. Nasıl ki bir çekirdek, onun ağacını yapabilen bir kudretin eseri olabilir; öyle de en küçük bir zîhayatı halk eden, elbette umum kâinatın Hâlık’ıdır.
Sayfa 83
Reklam
Hem hiç kabil midir ki hayatın en cüz’îsinin pek gizli sesini işitsin, derdini dinlesin ve derman versin ve nazını çeksin ve kemal-i itina ve ihtimam ile beslesin ve ona dikkatle hizmet ettirsin ve büyük mahlukatını ona hizmetkâr yapsın ve sonra en büyük ve kıymettar ve bâki ve nazdar bir hayatın gök sadâsı gibi yüksek sesini işitmesin ve onun çok ehemmiyetli beka duasını ve nazını ve niyazını nazara almasın? Âdeta bir neferin kemal-i itina ile teçhizat ve idaresini yapsın ve mutî ve muhteşem orduya hiç bakmasın ve zerreyi görsün, güneşi görmesin; sivrisineğin sesini işitsin, gök gürültüsünü işitmesin? Hâşâ yüz bin defa hâşâ!
Sayfa 75
Fenn-i ziraat diyecek: “Nihayet derecede mahsuldar, her nevi hububu vaktinde yetiştiren muntazam bir tarladır ve mükemmel bir bahçedir.” Fenn-i ticaret diyecek: “Gayet muntazam bir sergi ve çok intizamlı bir pazar ve malları çok sanatlı bir dükkândır.” Fenn-i iaşe diyecek: “Gayet muntazam, bütün erzakın envaını câmi’ bir ambardır.” Fenn-i rızık diyecek: “Yüz binler leziz taamlar, beraber kemal-i intizam ile içinde pişirilen bir matbah-ı Rabbanî ve bir kazan-ı Rahmanîdir.” Fenn-i askeriye diyecek ki: “Arz bir ordugâhtır. Her bahar mevsiminde yeni taht-ı silaha alınmış ve zemin yüzünde çadırları kurulmuş dört yüz bin muhtelif milletler o orduda bulunduğu halde; ayrı ayrı erzakları, ayrı ayrı libasları, silahları, ayrı ayrı talimatları, terhisatları kemal-i intizamla hiçbirini unutmayarak ve şaşırmayarak bir tek Kumandan-ı A’zam’ın emriyle, kuvvetiyle, merhametiyle, hazinesiyle gayet muntazam yapılıp idare ediliyor.
Sayfa 27
İsm-i Ferd
Ferdiyet cilvesi, kâinat yüzünde öyle bir sikke-i vahdet koymuştur ki kâinatı tecezzi kabul etmez bir küll hükmüne getirmiştir. Bütün kâinata tasarruf edemeyen bir zat, hiçbir cüzüne hakiki mâlik olamaz. O sikke de şudur: Kâinatın mevcudatı, envaları, en muntazam bir fabrika çarkları gibi birbirine muavenet eder; birbirinin vazifesini tekmile çalışır. Öyle bir tesanüd, öyle birbirine muavenet, öyle birbirinin sualine cevap vermek ve birbirinin imdadına koşmak ve birbirine sarılmak, birbiri içine girmek suretiyle öyle bir vahdet-i vücud teşkil ediyorlar ki bir insanın cesedindeki unsurlar gibi birbirinden kabil-i tefrik olmaz. Bir unsurun dizginini tutan, umumun dizginlerini tutamazsa o tek unsurun dizginini zapt edemez. İşte kâinatın simasındaki bu teavün, tesanüd, tecavüb, teanuk pek parlak bir sikke-i kübra-yı vahdettir.
Sayfa 39
Tabiat bir sanat-ı İlahiyedir, sâni’ olmaz. Bir kitabet-i Rabbaniyedir, kâtip olmaz. Bir nakıştır, nakkaş olamaz. Bir defterdir, defterdar olmaz. Bir kanundur, kudret olmaz. Bir mistardır, masdar olmaz. Bir kabildir, münfail olur; fâil olmaz. Bir nizamdır, nâzım olamaz. Bir şeriat-ı fıtriyedir, şâri’ olamaz.
Sayfa 94
Reklam
Madem kâinat mevcuddur ve inkâr edilmiyor; elbette kâinatın renkleri, ziynetleri, ışıkları, ziyaları, sıfatları, hayatları, rabıtaları hükmünde olan hikmet, inayet, rahmet, cemal, nizam, mizan, ziynet gibi meşhud hakikatler hiçbir cihetle inkâr edilmez. Madem bu sıfatların, fiillerin inkârı mümkün değildir; elbette o sıfatların mevsufu ve o fiillerin fâili ve o ziyaların güneşi olan Zat-ı Vâcibü’l-vücud, Hakîm, Kerîm, Rahîm, Cemil, Hakem, Adl dahi hiçbir cihetle inkâr edilmez ve inkârı kabil olmaz. Ve elbette o sıfatların ve o fiillerin medar-ı zuhurları, belki medar-ı kemalleri, belki medar-ı tahakkukları olan rehber-i ekber, muallim-i ekmel ve dellâl-ı a’zam ve tılsım-ı kâinatın keşşafı ve âyine-i Samedanî ve Habib-i Rahmanî olan Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın risaleti hiçbir cihetle inkâr edilmez. Âlem-i hakikatin ve hakikat-i kâinatın ziyaları gibi bunun risaleti dahi kâinatın en parlak bir ziyasıdır.
Sayfa 36
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.