Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sonbahar 2018

Öykülem -Sayı 14

Öykülem

Öykülem -Sayı 14 Gönderileri

Öykülem -Sayı 14 kitaplarını, Öykülem -Sayı 14 sözleri ve alıntılarını, Öykülem -Sayı 14 yazarlarını, Öykülem -Sayı 14 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
O hareket salataya lezzet katar :⁠-⁠)
Sürekli konuşan kadın bir yandan da havuçları rendelemeye başladı… Bir ara çorabını çıkartıp ayak serçe parmağının arasını, yüzünde mutlu bir ifadeyle, iştahlı iştahlı kaşıdı, sonra aynı ellerle havuç rendelemeye, misafiri için salata yapmaya devam etti ve tabii ki konuşmaya da…
Yılın ilk karı düşmeye başlamış toprağa. İçine bir soğuk sızmış çocukluğundan. Çocukluğu üşüyen biri yetişkin olabilir mi? Hangi bitki çayı, hangi battaniye ısıtmaya yeter üşüyen bir çocukluğu? Hangi antibiyotik iyileştirebilir bu soğuk algınlığını? Çocukluğu üşüyen birini ısıtamazsın.
Reklam
İnsan bazen her şeye rağmen, yaşananların iyi yanlarını hatırlamaya çalışıyor galiba. Belleğimizin büyük oyunu bu olsa gerek.
Münir, hayat saçlarımızın uzamasından başka nedir ki...
İnsan karşısındaki yüzlerde kendi yüzünü fark etmeye başlayınca kendi yüzünün bir anlamı oluveriyor.
Ancak zorla elde ettiğim bu hatırlayışların da faydası olmamıştı ve ben farklı bulutlarla süslenmiş aynı gökyüzünün altında, adına bir yıl dediğimiz zaman diliminin ardından yürüdüğümün farkında iken kendimi hâlâ fırlatılmış hissediyordum. “Ya fırlatılarak yaşıyorsak,” diye soruyordum. Bir yıl dediğimiz şey mesela, bu fırlatılma esnasında hissettiğimiz irkilmeyse sadece....
Reklam
Bana çok uzakta gibi görünen yaşları teker teker yaşarken kendimi ipten düşmemesi gereken bir cambaz gibi hissetmeye başlamıştım. İnsanların ayakları mekana basıyordu, benimki ise zamana. Dünyadan düşmem olanaksızdı, oysa ki zamandan her an düşebilirdim. Şehrimden çıkıp başka şehirlere, ülkemden çıkıp başka ülkelere, hatta dünyamdan çıkıp başka gezegenlere gidebilirdim ama zamandan kendi irademle çıkıp nereye gidecektim? Öyle bir ülke ki bu; gelmesi hayat, gitmesi ölüm... Kendimi bu ülkede esir olmuş gibi hissediyor, zamanın dışındaki yerleri merak ediyordum. Ölmeden buradan gitmenin bir yolu yok muydu?
İnsan çok iyi bildiği şeyden özgürleşirmiş. Bende yeryüzünü öğrettikçe ve öğrendikçe mekanda özgürleştim. Ve fark ettim ki dünya, şu koskoca dünya, tek bir dünya değildi; orada zaman denilen bir şey vardı ve o, dünya içinde dünya, mekan içinde mekan aça aça, taşları kıra kıra, her şeyi değiştire değiştire ilerliyordu...
Rüya gören kum saatleri
Mutsuz değildim, hatta belki de mutluydum, şanslıydım, çok şanslıydım ama kurtulamıyordum işte şu sorudan: Hayatım sadece yaşamış olduğum bir şey olarak mı kalacaktı? “Yaşadı” anlamına gelen bir mühür, mermerden bir mezar taşı dikeceklerdi önüme ve zamanın duruşuyla çürüyen bedenimin ardından bir köpek balığına dönüşüp bir damla kan uğruna yapacağım savaşı mı bekleyecektim.
Reklam
“Sinemadan çıkınca salonun karanlığı peşimi bırakmıyor Fındıkanne. Çevremdeki insanlardan uzaklaşmak, o karanlığı bir sonraki filme kadar yanımda taşımak isterken salonun kör kör yanan alaca ışıkları da benimle geliyor ve ben filmde gördüğüm yerlerde yürüdüğümü sanıyorum.”
Sayfa 103 - Ethem Baran
“Yitirişin sarsıntısındaydım. Bütün hayatımı boşunalık sarıp sarmalamıştı, bir de korkular. Yalnızlık korkusu demeyeceğim; yalnızlık öteden beri benimle. Sonra sonra bu korkuların yaşanmışlıktan kaynaklandığını düşündüm. Geçmiş -mâzi- ağır bir yük; gelecekteki zamanım iyice kısıtlı. Herhalde aldanıyordum, yazmak tutkusu sürüp gittiğine göre.”
Sayfa 79 - Selim İleri
“İngilizce mizah kelimesinin, yani humor’un etimolojisine baktığımızda onun melankoliyle sıkı bir ilişki içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Humor’un kökeni vücut sıvılarını inceleyen bir disiplinden gelir. Melankoli de eski Yunanlara göre kara safra anlamına gelmekle beraber bir hastalık belirtisidir. Aynı zamanda imkânsız geçmişe dair duyulan özlemdir.”
Sayfa 55 - Alper Bakım
“Her yazar farklı şekilde yaklaşır ölüme. Eser dediğimiz şey bir yaşamsa ve kitabın son kelimesini yazmak yaşama son vermekse, yazarlar ölümü en yakından duyan kişilerdir.”
Sayfa 52 - Alper Bakım
“Düşünmek istemiyor. O düşünmeli, giden düşünmelidir. Ama hep kalan düşünür.”
Sayfa 25 - Selnur Güneş
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.