"Bazı insanları bilirsin, herkes onlardan bahseder… Ellerine bir enstrüman aldıklarında adeta onu dile getirirler. Eğer o bir konuşmacıysa dinlerken asla sıkılmazsın, içindeki cesareti ortaya çıkarır, yüreğin çarpar. Eğer bir aşçıysa, sanki yemek yapan birini değil de en iyi eserini bitirmeye çalışan Picasso’yu izliyormuş gibi hissedersin. Kitaplarını okurken “Hiç bitmese!” der, filmlerini defalarca izler ama doyamazsın. Bir şirket ya da organizasyon yöneten bir liderse onların olduğu yerde güven duyar, ilham alırsın. Yokluğu da varlığı da hep hissedilir. Onları sahnede ya da futbol sahasında izliyor olman fark etmez, tüm hareketlerinde, sözlerinde bir ahenk vardır. Onların sana nasıl hissettirdiklerini asla unutamazsın…
Herkes onlardan “Çok yetenekliler, keşke ben de öyle olabilseydim,” diye bahseder. Ancak konu yetenek, beceri ya da şans değildir. Birçoklarının yapmadıklarını çoktan yapmışlardır… Diğerlerinden farkları; dünyaya hafta sonunu beklemek, fatura ödemek, birilerinin onayını almak ya da yardım dilenmek için gelmediklerinin bilincinde olmalarıdır.