Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Picasso Gönderileri

Picasso kitaplarını, Picasso sözleri ve alıntılarını, Picasso yazarlarını, Picasso yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eserlerini mavi,pembe, kahverengi gibi dönemlere ayırabiliriz. Tüm bu dönemlerde İspanya’nın etkisi oldukça belirgindir. Picasso, günden güne bir öncü olarak adını duyurmuştur. Yaşadığı sürece çağdaş kalmaya özen göstermiş ve kendini daima yenilemiştir. Stein, onun en çok kendisini yenilemesi üzerine dikkatleri çeker. Kimliğini daima diri tutar. Stein’in portresini çizmesi de onunla yakın dost olmasına vesile olmuştur. Pembe, topraksı bir renkte sert yapılarla çizdiği portre Stein’i oldukça etkilemiştir. Sonrasında ününün artmasıyla Picasso çevre ilişkilerinin farkına vardığını şu sözleriyle belli eder. “Resimden pek az kişi anlar. Herkes size hayransa eğer, onların içinde sizi anlayanların sayısı yok denecek kadar azdır.”
Picasso’da Kübizm ilk manzara resimlerine sonra natürmortlara daha sonra da figür resimlerine yansır. Sıradan nesnelerin pek öneminin olmadığı lakin baş, çene, çehre ve canlı varlıkların bedenlerinin en önemli malzeme sayıldığı bir anlayıştır onun ki. Bu yüzden “Şu çehreye bakın, dünyanın yaşı kadar eskidir bu yüz. Bütün insan çehreleri dünyanın yaşına eşdeğer bir eksikliği taşır “ der. Bu noktada aslında yaptığı eserlerin kimse tarafından fazlaca anlaşılamadığını bu sözlerle ortaya koyar. Ona göre tabloyu görmezler, yalnızca tabloların yol açtığı öyküler hatırlanır.
Reklam
Kübizm 20.yüzyılda Fransa’da ortaya çıkar. Savaş sonrası tüm dünya parçalanmış sıra sanata gelmiştir. Paul Cezanne’nin tüm resimsel biçimleri; daire, kare ve dikdörtgen gibi şekillere indirgeme arzusu kısa süre içerisinde geniş bir taraftar kitlesini etrafında toplamasını sağlamıştır. Doğada görülen her şey geometrik bir şekilde anlatılabilir… Bu arzu Braque ve Picasso’yu oldukça etkilemiştir. Klasik resim anlayışını reddeden ikili, bir nesneyi doğrudan resmetmek yerine sadece gördükleri kadarını resmetmeyi ilke edinmişlerdir. Resimde yeni bir reform yaratma deneyimleri kısa bir sürede dünya da büyük bir yankı oluşturmuştur.
“İlerde kimse tablo diye bir şey görmeyecek. Tablonun yol açtığı öykü bilecek yalnızca. Tablonun uzun süre yaşaması ya da ölmesi o kadar da önemli değil. Tablolar eskidikçe onarılacak. Ancak bir tablo, yarattığı söylemle ayakta duracak. Başka bir şeyle değil. Kâğıt yapıştırma da başka her tür taktik gibi, kendi söylemi içinde yer bulacak.”
“Kimisi sarı bir lekeyi güneşe dönüştürür, kimisi de güneşi sarı bir lekeye..” 
Görünen, salt görülenle sınırlı ise, geri kalan, bellekte yer etmiş olanlarla tamamlanır, ressamlar ise, genellikle, ne böyle bir bütünleştirmeye yönelirler, ne de belleklerinde yer etmiş olanla yetinirler. Yalnız görünür nesnelere göre resim yaparlar. Picasso'nun Kübizmi, görünür nesnelerden yola çıkar; sonuç ise, salt onun için değil, başkaları için de şaşırtıcı olur.
Sayfa 22
Reklam
Picasso resimlerinde, kendi algılama biçimini dışavurmaya çalışıyordu; sıradan bir iş değildi bu. Çünkü kimi zenci maskları dışında, görünür nesneleri, yalnız bilinen şeyler olarak değil, belli bir görüş açısından bakılmadığında, göze çarpan objeler olarak yansıtmak girişiminde bulunmuyordu kimse. Gerçekte, çoğu zaman görünen, bedenimizin yalnızca bir bölümüdür. Geriye kalan öteki bölümü, ya bir şapka veya giysiyle ya da ışık ve gölgeyle gizlenmiştir. Herkes, göremediği bu parçaları, belleğinde kalan izlenimlerle bütünleştirmekten yanadır. Ama Picasso, gözlerden birini görüyorsa, göremediği öteki göz, onun için yoktur.
Sayfa 21
Bir tablo, başlangıçta sizin beğeninizle bağdaşmayabilir. Bir süre sonra ise, size artık o kadar yabancı görünmemekle kalmaz, ondaki ayrıksı yönü bulup çıkarmak, sizi şaşırtabilir de. Çocuk, annesinin resmine bakar; onda, başkalarında bulamadığı çok farklı bir özelliği görür. Bu özellik, o kişinin içyapısına ilişkin değildir, daha çok dış çizgilerden ve bütünlükten söz ediyorum burada. Çocuk, annesinin yüzünü çok yakından görür. Gördüğü, baktığının bir bölümüdür; geri kalanı ise tanımakla yetinir. Picasso'nun resim dili için de, durum farklı değildir: O da insan çehrelerinde, bir çocuğun, annesinin çehresinde tanıdığı çizgileri yansıtır. Baş ve bedenler için de aynı şey söz konusudur.
Sayfa 21
İnsanların çoğu, biçime ve insan figürüne gösterdikleri anlayış duygusundan daha azını çiçeklere, manzara resimlerine ve ölüdoğa nesnelerine gösterirler. Van Gogh'un ilk sergilerinden birini anımsıyorum. O sergiyi gezen bir Amerikalı, yanındaki birine şöyle diyordu: — Bu insan portrelerini seviyorum, çünkü modellerinin kimler olduklarını bilmiyorum. Şu çiçek resimlerine ise hiç ısınamıyorum; neden dersen, onların ne çiçeği olduklarını biliyorum da ondan.
Sayfa 21
Ve sonunda Picasso, baş, yüz, insan bedeni ve kadın figürünü, kendi kişisel yorumu doğrultusunda ifade etme savaşına girişti. Bu savaş güçtü elbette, halâ da öyledir. Varlıkların ruhu pek de ilgilendirmiyordu Picasso'yu. Ona göre, başın, çehrenin, bedenin varlığı o kadar önemli, süreklilik yansıtan ve bütünlük gösteren şeylerdi ki, bir başka konu üzerinde kafa yormaya gerek yoktu. Bedenin içindeki ruha gelince, kuşkusuz başka bir şeydi o.
Sayfa 20
Reklam
Bir gün, birlikte gezinirken, bank üzerine oturmuş bir bilimadamı görmüştük. (Savaştan önce bilimadamları, bir bank üzerinde uzun süre oturabiliyorlardı). Picasso, şöyle dedi bana: – Şu çehreye bakın, dünyanın yaşı kadar eskidir bu yüz. Bütün insan çehreleri, dünyanın yaşına eşdeğer bir eskiliği yansıtır. Çehrelerde böyle bir yıllanmışlık görmek, belki de bir karamsarlık ve avunma göstergesiydi.
Sayfa 20
Her şeyden önce Kübizmi, manzara resimlerinde uygulamıştır Picasso, daha sonra da ölüdoğa resimlerinde. Çok sonraları ise, özellikle figür resimlerinde görülür Kübizmin izleri. Hemşerilerinden birçoğu gibi Picasso da oluşumlara ilgi duymuştur gerçekten, yalnızca onlara ilgi duymuştur. Manzaralar, ölüdoğa resimleri, çiçeklerin verdiği keyif, bir İspanyoldan çok, bir Fransıza ilginç görünebilir. O nedenle, Picasso açısından ölüdoğa, herhangi bir çekicilik taşımıyordu, ama bir inanç göstergesiydi kuşkusuz. Gene de herkesin gördüğü sıradan nesnelerin aşıladığı coşku, İspanyol ruhunu hiç mi hiç ilgilendirmez. Buna karşılık baş, çehre, canlı varlıkların bedenleri, Picasso'nun resimleri için, her zaman önemli bir malzeme oluşturmuştur.
Sayfa 20
Ravignan Sokağı'na Veda
Picasso 1910'da İspanya'dan dönünce, Ravignan Sokağı'na geldi gene. Ancak az bir süre kaldı orada. Atölyesini, aynı binada, başka bir daireye taşıdı. Daha sonra da Clichy Bulvarı'na geçti. Orası, Kübizmin gerçek mekanıdır. Yani “Ma jolie” tablosunu yaptığında, Picasso, Montmartre'daki Ravignan Sokağı'nı, bir daha dönmemek üzere terketmişti.
Sayfa 19
Bulgu, kaçınılmaz olarak, bir İspanyol'a aitti. Çünkü Kübizmi yaratan nedenler, onun kişiliğinde vardı. İspanyollar, doğaları gereği, nesnelerden oluşan gerçeklik ve bilimsel gelişmeler karşısında, heyecana asla kapılmayan tek Avrupalı ulustur. Yeni bilimsel gelişmeleri tanıma gereğini, hiç mi hiç duymazlar. Öteki Avrupa ülkeleri ise, XX. yüzyılda, XIX. yüzyılı yaşıyorlardı. Buna karşılık İspanya, organizasyon noksanlığı, Amerika ise aşırılıkları nedeniyle, XX. yüzyılın oluşumlarını kabul etmeye hazır bir konumda idiler.
Sayfa 19
Üç temel ilkesi var Kübizmin: 1. Kompozisyon; yaşama biçimi değişmiştir artık, yaşam anlayışı genişlemiştir ve her şey aynı derecede önem taşımaktadır. 2. Gözlem inancı; bilimsel gerçekliğin önemi, giderek azalmaktadır. Bilim, kuşkusuz birtakım bulgular elde etmişti, yeni bulguların peşindeydi. Ancak genel ilke, bütün bu bulguların kabul gördüğü ve anlaşıldığı inancına dayanmaktaydı. Bulguları ele geçirme, onları sahiplenme süreci yaşanmıştı daha önce. 3. Yaşamın sınırlandırılması; kendi çerçevesi içinde sabitleştirilmiş olan görüntü malzemesi, kendi sınırlarının dışına çıktığı anda, Kübizm de, bir zorunluluk olarak kendini gösteriyordu.
Sayfa 19
151 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.