Postmodernlik ve Hoşnutsuzlukları

Zygmunt Bauman

En Eski Postmodernlik ve Hoşnutsuzlukları Gönderileri

En Eski Postmodernlik ve Hoşnutsuzlukları kitaplarını, en eski Postmodernlik ve Hoşnutsuzlukları sözleri ve alıntılarını, en eski Postmodernlik ve Hoşnutsuzlukları yazarlarını, en eski Postmodernlik ve Hoşnutsuzlukları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarzlar ve yaşam kalıplarının serbestçe yarıştığı postmodern dünyada bile, başvuru yapan herkesin geçmek zorunda olduğu katı bir arılık testi vardır: Kişi, tüketim piyasasının körüklediği sonsuz olasılık ve sürekli yenilenmeye kendini kaptırma (bunlar tarafından ayartılma), kimlikleri edinme ve terk etme şansından haz alma, hiç bitmeyen, her geçen gün daha bir yoğunlaşan duyguları ve hatta daha bir canlandırıcı deneyimleri kovalamaya açık olmalıdır. Bunu başaramayanlar postmodern dünyanın 'kir'idir.
Çağdaş tıp bilimi, organ nakli teknolojisi ile birlikte hayatı u­zatma yolunda güçlü araçlara sahip oluyor. Ancak bu teknolojinin doğası -özellikle de aşırı maliyetli olması- bunun evrensel olarak uygulanmasını engelliyor. [Yani] daha uzun yaşama şansı bizzat teknolojinin kendisi tarafından katmansallaştırılıyor. Bu kat­manlaştırıcı etkilerin gelecekte -hayatın uzatılınasının "pratik ölümsüzlük" eşiğini atlamasıyla daha da güçleneceği pekala bek­lenebilir. "Kolektifleştirilmiş" beka şeklindeki modern stratejinin tersine çevrilmesi doğrultusunda bir gelişme olarak biyolojik ölümsüzlük, her yönüyle, bir bireyselleştirme faktörü ve niteliğine -"en çok hak edenin" bekasına- dönüşebilir. Bir zamanlar sonsuza dek insan belleğinde yaşama hakkının olduğu gibi biyolojik va­ roluşun ebedileştirilmesi hakkının da kazanılması (ya da bu bağlaında miras olarak devralınması) gerekecektir. Bireylerin ken­ di kendilerini ispatlaması şeklinde cereyan eden rekabete dayalı oyunda en değerli ve imrenilen nitelik halini alacaktır
Reklam
Postmodern Din
[Bauman, agnostik olduğu için monoteizmi çerçeveye alarak Tanrı-ların olağanüstü tarihini anlamaya çalışmaktadır.] “Her ne kadar din filozofları bizi inandırmayı neredeyse başarsalar da, ebedi hayat umudu, cennet düşü ve cehennem kor­kusu kendiliğinden üreyen şeyler değildir. Kolakowski'nin dediği gibi, bizi dinsel bir mesaja teşne kılan bu eziyet verici “yetersizlik” terörü, yalnızca günlük yaşamın ödevleriyle başa çıkmak için geliştirilen araçların ötesine geçen ve dolayısıyla da insani ye­tersizliği yaratan görevler düzeneğindem sonra ortaya çıkabilir. Ki­liseler, şimdi artık kurtuluş sorunu olarak anılan "nihai" hakkındaki kaygıyı bir tarafa atmak şöyle dursun, bu kaygının insan aklı ve vicdanının her bir zerresine işlemesi ve bütün yaşam et­kinliklerinin üstüne çıkması için çalışıyordu.”
İnsanın dünyadaki varlığının bütün stratejilerinin nihai anlamda dinsel olması gerektiğini düşünmüyo­rum. Bunun eskiden de böyle olmadığına inanıyorum. En dikkate değer olan şey ise, yeryüzündeki insan hayatının modern for­mülünün keskin bir alternatif strateji bağlamında eklemlenegel­diğidir: İster bir plan dahilinde isterse de yanlışlıkla olsun, insani olan şeylerle ilgilenenler sadece insanlardır ve dolayısıyla da in­sanlar için önemli olan şeyler yalnızca insanların ilgilenebileceği şeylerdir. Böyle bir öncü, üzüntü ve umutsuzluk verici bir şey o­larak ya da tam tersine bir neşe ve optimizm kaynağı olarak al­gılanabilir. Sonuçta bu iki algılamanın kesin olduğu tek durum, fel­sefi düşünceye adanan hayatlardır.
Michel Foucault, Cinsellğin Tarihine Giriş'inde şu makul argümanı geliştiriyordu: İster fi tarihinden beri bilinsin isterse de ilk kez keşfedilmiş ya da adlandırılmış olsun cinsiyet, bütün te­zahürleriyle, yeni (modern) iktidar ve toplumsal denetim mekanizmalarının eklemlenmesine hizmet etti.
Uygar insan, bir parça güvenlik karşılığında kendi mutluluk potansiyelinin bir kısmını takas ediyor.
Reklam
80 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.