Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı

Sibel Ayşen Arkonaç

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İnsanı toplumun içinde ondan soyutlamadan çözümlemeye çalışan teoriler halen mevcudiyetini korumaktaydı. Bu teorileri üreten ve üzerinde düşünmek isteyen sözgelimi sosyal psikologlar sosyal bilim kampında kalmaya çalışıyorlardı. Ama hakimiyetini artıran mantıksal pozitivist bilim anlayışı bu teori ve teorisyenleri psikoloji içinde marjinalleştirdi. Başlangıçtaki birçok teori sosyolojiye göç etti. Sözgelimi bunlardan bir tanesi ve biraz önce adını andığım Mead’in sembolik etkileşim teorisidir.
Sayfa 72 - mantıkçı pozitivist based psikolog değilsen, psikolog değilsinKitabı okudu
mantıksal pozitivist, bilgi dünyasını olgularla yani fiziksel varlıkların dünyasıyla sınırlı tutmaktadır. Nitekim psikolojide de araştırılacak fenomene dair araştırmacının belirlediği değişkenlerin, olgusal bir dille tariflenmesi yani operasyonel tarifi şart koşulur.
Sayfa 65 - olgusal çıkarım prejudge bir şekilde eleştirilmesi, şeylere dair yalnızca olgusal çıkarımların otoriter olmasıyla alakalıdır. yani aslında bu kısımda politik bir bağlam doğmuştur. problematize edilmesi gereken de budur zannımca.Kitabı okudu
Reklam
Bize insanların ne dediğini iyi dinlersek dediği şeyi doğru anlayacağımız öğütlenir. Bu sebeple insanların ne dediğini o derece önemseriz ki söyledikleriyle bilerek ya da bilmeyerek ne yaptıklarını, ne kotardıklarını, neyi ön plana getirip neyi arka planda tuttuklarını hatta yok saydıklarını pek fark etmeyiz bile. (...) Bu susturulan seslerle psikolojik bilgi hangi güce nasıl ve neden hizmet etmektedir. Bu sorular yolculuğun ilk adımları olacaktır.
Psikolojik bilgideki paradigmatik bilgi kayışının bir diğer cep­hesi de eleştirel psikolojidir. Bu alan, psikoloji disiplininde bil­ginin döneme, zamana gömüklüğünü ve politik oluşunu (Par­ker 2007, 2009) işaretleyen ve bu durumun açığa çıkartılması gerektiğini savunan alandır.
Sayfa 149 - P-O-L-İ-T-İ-K-AKitabı okudu
Bir başka ifade ile ne dediğinizi değil, derken ne yaptığınızı anlamak gerekmektedir (bkz. söylemsel psikoloji, Arkonaç, 2014). Hep şöyle bir örnek verilir; satranç taşları ile satranç oyununu, dil ile ke­limelere benzetmek mümkündür. Satranç taşları kendi başla­rına bir anlamı olan taşlar değildir (fildişinden ya da ahşaptan oyulmuş objelerdir), ancak ve ancak satranç oyunu esnasında hareket ve hamleler içinde bir anlam kazanırlar (tahtada şah denilen taşı sürdüğünüzde artık rakibinizi mat edebilirsiniz, ya da oyuna piyonlarınızı sürerek başlarsınız vs.). Benzer şekilde bir kelime de anlamını, kullanıldığı dil oyunundaki bağlamda kazanır.
Sayfa 103 - religional racism, new racism, kadınlara soykırım, müslüman erkeklerin kendilerini allah sanması gibi bahisler için witty zeminiKitabı okudu
Bugün batı biliminin yeryüzünde tartışmasız bir egemenliği vardır ve bu egemenliğin, bilimin sahip olduğu ‘sağlam’ mantık ve ‘sağlam’ yöntem anlayışından ileri geldiğini düşünmek naifliktir. Ege­menliği, doğduğu ve hizmet ettiği uygarlığın dünya üzerindeki egemenliğinden kaynaklanmaktadır.
Sayfa 111 - osmanlıda, islam medeniyetlerinde, hindistandaki kadı ile yemendeki kadının aynı eğitimi alması durumu. doğruya dairliğin politik olmasıKitabı okudu
Reklam
''Psikolojik bilginin felsefi bağı, bizim coğrafyanın bu yakasındakiler için iki defa kopuktur. Birinci kopuş, felsefenin 1933 reformuyla birlikte Türkiye üniversitelerindeki yapılanması sebebi iledir. İkinci kopuş ise, buna paralel, psikolojik bilginin Türkiye'deki üniversitelerde yapılanmasıyla ilişkilidir. Psikoloji Türkiye'de ilk olarak 1915 yılında İstanbul Üniversitesi'nde bir bölüm olarak Kayzer Almanya'sından gelen Alman akademisyenler ve birkaç Osmanlı akademisyen ile birlikte kuruldu. Kısa bir süre, Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Şekip Tunç gibi akademisyenlerin çalışmalarıyla psikolojik bilginin en azından batı felsefesi ile bağı sürdürüldü. Nurettin Topçu gibi bazı düşünürlerin insanı ele alışlarında İslam Felsefesini okumak mümkün olmakla birlikte bu birliktelik sistemli bir hale gelmediği gibi kısa sürede psikoloji disiplini içinde 'bilimsel' olmadığı gerekçesi ile dışarıda bırakıldı ve hemen takip eden kuşaklarda psikoloji öğrencileri ve akademisyenleri için bilinmezler dünyasında kaldı. 1940'ların sonunda Mümtaz Tarhan'ın bölüme gelişi ve dönemin baskın pozitivist-empirist bilim anlayışını bölüme yerleştirmesiyle felsefe-psikoloji bağı 1940'lar sonu itibarıyla tamamen ortadan kalktı. Daha sonraki yıllarda kurulan yeni üniversiteler ve açılan yeni bölümlerle birlikte Türkiyeli akademisyenler ve mezun ettikleri profesyoneller, yaygın ve baskın mantıksal pozitivist temelli 'evrensel' psikoloji bilgisi ile hareket etmeye başladı. Dolayısıyla felsefe ile psikoloji arasındaki bağ, kavramlaştırmaların, ve kavramların özgün kaynakları felsefeden hem Türkçe olarak hem de epistemolojik olarak iki defa koptu.''
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.