Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ressamın İkinci Sözleşmesi

Kolektif

Ressamın İkinci Sözleşmesi Sözleri ve Alıntıları

Ressamın İkinci Sözleşmesi sözleri ve alıntılarını, Ressamın İkinci Sözleşmesi kitap alıntılarını, Ressamın İkinci Sözleşmesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dünya, çılgın bir ressamın boşluğa fırlattığı birtakım karmaşık lekeler yığınından, durmadan bizim gözyaşlarımızla silinen lekeler yığınından başka birşey değil....
Bana, denizin, tuvallerine yayılan o engin sulardan yapılma örtülere benzediğini söyledin; maviliği öylesineydi ki, ona değen herhangi bir taş bile ansızın safire dönüşürdu
Reklam
On altı yaşımda, beni dünyadan ayıran ka­pıların açıldıklarını gördüm: Bulutlara bakmaya sarayın taraçasına çıktım; ama senin günbatımlarındaki bulutlar kadar güzel değildiler.
"Bana ne yaptığını mı soruyorsun?" dedi İmparator. Sesi öylesine ahenkliydi ki insanın ağlayası geliyordu.
Ba­bamın, sarayın titizlikle gizli tutulan bir odasında senin tablolarından oluşan bir koleksiyonu vardı; çünkü tablolarındaki kişilerin değer bilmez cahillerin gözlerinden ırak tutulması gerektiğine inanırdı
İnce, uzun parmaklarının güzelliğine büyülenmişçesine bakan Wang-Fo, İmparator'un ya da ailesinin kötü bir portresini yapıp yapmadığını hatırlamaya, ölümü hak edip etmediğini tartmaya çalıştı.
Reklam
Öyle ayarlanmışlardı ki, insan, sarayı doğudan ba­tıya doğru katederken bir gamın üzerinde yürür gibi oluyordu.
Geceleri uyku tutmayınca tablolarına bakardım; on yıla yakın bir süre, her gece baktım onlara.
sessizlik bir duvar, ke­limelerse duvarın çıplaklığını örtmek için seçilen renklermişçesine konuşuyordu.
Yükleri hafif­ti; çünkü Wang-Fo eşyaların kendilerini değil, imgelerini severdi ve dünyada, fırçaların, çini mürekkeplerinin, lake boya kutularının dı­şında hiçbir şeyin sahiplenilecek kadar değerli olmadığını söylerdi.
Reklam
kızıla boyalı evinde, hiç durmadan gülen karısı ve her bahar pembe çiçekler açan erik ağacıyla baş başa kalmıştı
Bu torba, kar altında dağ­lar, baharda ırmaklar, yaz mehtabının yüzüyle doluydu.
çevreme özenle düzenlenmiş yalnızlıklar ördüler, büyüyüp serpileyim diye. İnsan ruhunun çamuru saflığıma bulaşmasın diye, beni ileride tebam olacak kalabalığın hırçın karmaşasından uzak tuttular
Ling, zen­ginliğin rastlantılara fırsat vermediği bir evde yetişmişti. Bu pamuk kozasındaki hayat çekingen yapmıştı onu: Böceklerden, gök gürültü­sünden, ölülerin yüzlerinden korkardı.
Düşünce­lerini saran sessizliğe duyulan saygıdan, bu kutsal yere kuşlar kabul edilmemişti, hatta anlar bile kovulmuştu.
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.