Hilmi Yavuz'un aynı adlı şiirinden ismini alan kitap, üç bölümden oluşuyor.Camlar, Rüzgârlar ve Bulutlar isimli bölümlerin toplamında 14 öykü yer alıyor.Öykülerin başlangıçlarında Cesare Pavese, John Berger, Hilmi Yavuz, Çiğdem Sezer'den epigraflar bulunuyor.Serkan Türk'ü de etkilemiş olma ki Türk edebiyatının lirik prensesi Tezer Özlü'nün izini sürebiliyorsunuz kitapta.Serkan Türk, türler arası gidip geliyor gibi görünse de hikâyeyi şiirin gölgesinde bırakmaksızın, sağlam bir denge kuruyor, şiir ile hikâye arasında.Ama yine de bu cümlelerin ancak bir şairin elinden çıkmış olabileceğini hissediyorsunuz.Öykülerin sonunda olayları değil, sizde yarattığı duyguları hatırlıyorsunuz."İçeri bakmak isteyip başını geri çekiyor pencereden.(Hep dışarı bakılır pencerelerden.)" diyor Rüzgârlı Tırpan öyküsünde Serkan Türk.Kitabı okuduğumda hissettiğim de buydu.Sanki kahramanlar sürekli bir pencereden içeri bakma, geçmişe dönme isteği içinde.Okuyucu olarak kahramanların beyninde, düşünceleri arasında dolaşıyor gibi hissettim kendimi.Tatlı bir hüzün kalıyor, öykülerin sonunda.
"Gece bir fısıltıya dönüştürecek konuşmamızı.Yan yana duran kayalar, asırlık ağaçların gölgeleri ve yazın yağmuru geçecek içimizden o kısa iki gecede.Sonrası boşluktur, bilirsin."
syf 59