Dünyalar dolusu aşk bir eve nasıl sığabilir? Şu balkon titreyip sarsılmadan, caddenin ortasına yığılmadan, gökyüzüne savrulmadan benim aşkımın ağırlığına nasıl dayanabilir? Ona adım adım yaklaşmak için derlediğim tonlarca bulutu şu küçücük oda nasıl taşıyabilir? Bu duvarlar nasıl ayakta kalır taşkın neşemin karşısında? Onun ışığına pervane olup ufuktaki son noktaya değin kanat çırpıyorken pencereler nasıl tuzla buz olmaz?
Her şey onun mekanında bir gölgeden ibaret. Oysa ben mekanın dışındayım. Bedenim hasret kurşunuyla delik deşik olmuşken kapılar menteşelerinden oynamadı. Ben onun ışığına pervane olup ufuktaki son noktaya değin kanat çırparken pencereler tuzla buz olmazdı. Eve sığdım. İçimde yankılanan delice aşkın çığlıkları da sığdı.