Türk edebiyatında özellikle hikâye alanında ustalaşmış fakat nedendir bilinmez, ismi çok anılmayan, kitapları yeni nesil kitapçılarda pek bulunmayan ve bilhassa gençler tarafından tanınmayan bir yazar Bekir Yıldız. 1933 yılında Şanlıurfa'da hayata merhaba diyen Yıldız, 1998 yılında "çatık bir kaş gibi gelen" bir kalp krizi neticesinde aramızdan ayrıldı. Yıldız'ın eserlerinde güneydoğu insanının ve Almanya'da zor şartlar altında çalışan gurbetçilerin dramına tanık oluruz çoğunlukla. Yazar, kendisi de bir dönem Almanya'da çalışmış ve yaşayıp gördüklerini hikâyeleştirerek okurlarla paylaşmıştır.
Yazdığı eserlerde gerçekçiliği ve sadeliği ön planda gördüğümüz Yıldız'ın "Sahipsizler" isimli kitabında da yedi adet öykü bulunuyor. Okuduklarınızdan etkilenmemek için bütün hislerinizden arınmış olmanız gereken bu öykülerde cenazesini dahi bir kavanoz içinde küller halinde ancak alabilen insanlardan, "namus temizleme" bahanesiyle yok yere heba edilen canlara; kan davası nedeniyle sönen ocaklardan, makineleşmiş insanların dramına kadar çeşitli konulara değiniliyor.
Kitabın yalnızca kapak resmi bile alıp okumak için en büyük nedenlerden biri diyebilirim. Kitapta geçen Bedrana isimli hikâyenin filmi yurtdışında ve ülkemizde ayrıca ödül almıştır.