Tohumunun düştüğü yerden şikayet etme, sen sabırla çiçeğini açmaya bak. Gölgelerden çekinme, gürültülerden korkma, karanlıklardan kaçma. Bahanesiz aç, sevgiyle konuş, coşkuyla parla. Her gün bir daha, her gün inatla.
Suyu durdurmanın yolu yok. Belki sen var sanıyorsun ama hayır yok. Su senden önce de aktı seninle ve seni taşıdıktan sonra da akacak. Su senin gibi herkesi önüne katıp taşıyacak. Su seni beni ve bütün alemi kendi hızıyla yoluna katacak. Sen de fark edebilirsin. Bazen o kadar çok plan yapıyorsun ki hayatın senin için açmaya çalıştığı yolu tıkıyorsun. Su akmak istiyor sen inatla izin vermiyorsun. Anlara, insanlara, yerlere ve eşyalara sıkı sıkı tutunuyorsun. Hepsi akmak istiyor “hayatta bırakmam” diyorsun. Olmuyor diyor, olması gerekeni engelliyorsun. Belki de çekmen gereken kapıyı yıllardır inatla, inatla itiyorsun. Kabul et herşey belirsiz her şey geçici. Kabul et ve artık teslim ol. Kontrol altına almakla uğraşma, alamazsın bırakmak zorundasın. Sen ne kadar bırakmazsan o kadar yorgun o kadar kayıp ve o kadar zarardasın ve lütfen unutma teslimiyetin olduğu yerde kaygı olmaz. Gerçek teslimiyet en ufak kaygının bile barınamadığı bir odadır. Su seni önüne katmış götürürken başına geleceklerden endişe etmek suyun gücünü inkar etmektir ve kaygı insanoğlunun sahip olduğu en kof en içi boş ve en bencil halinin suretidir. Bir kez bıraktın mı kendini olanlara hayallerinden de öte bir hayat yaşayacaksın.
Oysa her yol aynı noktaya çıkıyor. O kaplanın gözlerinin içine bakmadan, söyleyeceklerine şahit olmadan ve onunla ateşkes sağlamadan hayat bir yarış olmaktan hiç uzaklaşamıyor. Insan istediği kadar koşsun kendinden hiçbir yere kaçamıyor.