Nermin Yıldırım’dan okuduğum ilk kitaptı ve yazarla tanışmak için çok geç kalmışım diyebilirim. Öyle çok alıntı var ki bu kitaptan paylaşmak istediğim. Hepsi de çok anlamlı ve çok derinden cümleler.
Kitabın dili akıcı ve çok etkileyiciydi, tarzı da oldukça farklıydı. Mektuplardan oluşan bu kitapta bir sonraki mektubu heyecanla bekledim hep. Her mektupta bir yerlerde o derin yaşanmışlık hissini çok çok çok güzel hissettiriyor yazarımız. Kalemine sağlık.
Ah Suad, yalnızlığın çok başka, çok içten ve çok çaresiz. Bir an bile mutlu olamamanın yükü çok ağır. Her an suçlu hissediyor olmak, kendini affedebilmek için türlü yollar aramak çok zor. Senin de dediğin gibi; “Sakın üzülme. Üzülme ve bil ki dünya dediğin lüzumsuz bahçe, bazen her yer, bazen tek bir yer, bazen de hiçbir yerdir. İnsan dediğin kötü tohum, bazen her şey, bazen tek bir şey, bazen de hiçbir şeydir. Ama tuhaf olan bu değildir Behiye. Bu işteki asıl acayiplik, öyle ya da böyle oluşunun hiç fark etmeyişidir. Ve işte tam da fark etmediğini fark ettiğin o nefti anda, alemin ritmi bozulur, içi boşalır, bir güvercinin karda bıraktığı ayak izlerine dönersin. Sonra azıcık kar yağar, silinirsin. Böyledir.”