Dağ delemezdik, çölde de gezemezdik belki ama sevdiğimiz bizi sevmiyorsa, gitmek istiyorsa gidişine izin verebilirdik. Vazgeçmek değildi bunun adı, erdemlice sevmek. Savaşmak gerekiyorsa savaşılırdı elbet ama bu savaş asla sevdiğine olamazdı.
Biliyorum, hiçbir şey sonsuza kadar saklı kalamazdı. Bu basit bir sorun değildi. Ölu balıklar nasıl karaya vuruyorsa yalanlar da bir gün en umulmadık anda gün yüzüne vuracaktı.
Sorunlar küçük bir kartopu gibi başlar, yuvarlanarak büyümeye devam ederdi. Küçük bir ses bile biriktirdiğin kartopunu ölümcül bir çığ gibi üzerine düşürür. Artık çırpınmak sana yalnızca zarar olarak döner. Tek yapman gereken sessizce yardım beklemek.
Korkma! Kalbime aldığım büyük darbeler onu milyonlarca parçaya ayırmışken küçük depremler büyük bir enkaza zarar veremez artık. Kalbim mayınlı bir tarladan farksız ve hiç kimse üzerine bastığı mayından kendini patlatmadan kurtulamaz.
Bazı anlar vardır ki aklında birçok soru işareti barındırır. Soru değildir, aslında verilecek yanıttır belki insanı korkutan. Çünkü bazı durumlarda gerçekler can yakar ve bile isteye yalanın koynuna sığınır insan.