Selam uzun zamandır buralarda yoktum.Biraz hatalarımı keşfedip revizyon ile yoluma bakmaya karar verdim.
Kitabımıza geçersek Stefan Zweig ve Alman Edebiyatı için zirve olan bu kitap (Üzgünüm Mefistofeles :( )ta anlatılan olay basittir.Okurken kendinize 'Şerefsizim benim aklıma gelmişti' diyebilirsiniz.
Naziler tarafından işkence gören bir karakterin (ki naziler tuhaf bir yöntem benimsemiş insanlık suçu işlendi denmesin diyedir;insanları her cismin beyaz olduğu bir odaya koyuyorlar.Bizim adam da kafayı yemek üzereyken ne oldu.Tak
Yavşak bir subayın ortada unuttuğu satranç kitabını alır .Ve yapacak hiç bir eylem olmamasından mütevellit okumaya başlar.İlk başta ne diyor la bu samimiyetinde okurken oyunu öğrendikçe oynama ihtiyacı hisseder.En sonunda kafayı kırarak kendisiyle satranç oynamaya başlar.Bu durum doktoru tarafından fark edilir,Ve subaylara
-Amirim bu adam kafayı kırmış.Salmazsak ölecek
Ölsün
Tabi hikaye bitmiyor .Bizim reisi salıyorlar
Bu reisi gemiye bindiriyorlar.Ama bağımlılık yapmış bir kere.Gemide de o sırada aptal mı aptal mükemmel satranç oynayan 50 vs 1 yenen bir adam(!) var. Böyle herkesle TAŞŞAK geçerken bizim Reis meydana çıkıyor.Adam ilk başlarda elini bile sıkmazken sonunda kaybettiğini anlıyor.Ama bizim reisin gene krizi başlıyor.Güç bela oynayıp sonra ...Sonrası yok işte ,Sadece öbür insanlar oley be biri yendi şu malı sonunda vb. konuşmalar yapıyorlar.
Burdan Alman Edebiyatına teşekkür ediyoruz.Eğer bu konu fransız edebiyatı olsaydı ,Reis gemide bir kadına aşık olur.Satranç oynayan adamın karısı olur:500 sayfa ahlak konuşması olur.Reis adamı yenince kadının kollarına yığılır ve can verirdi
Özetle :Bizim için Satranç KİTAPTIR