Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Şebnem - Sayı 186

Şebnem Dergisi

Şebnem - Sayı 186 Hakkında

Şebnem - Sayı 186 konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
0/10
0 Kişi
2
Okunma
Beğeni
268
Görüntülenme

Hakkında

Bismillâhirrahmânirrahîm. “Biz Sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan eyledik. Böylece Allah, Senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nîmetini tamamlar ve Seni doğru bir yola iletir. Ve Sana şanlı bir zaferle yardım eder. Îmanlarını bir kat daha artırsınlar diye mü’minlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allâh’ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır…” (el-Fetih, 1-4) Bu âyetler, Hudeybiye Anlaşması’nın ardından, mü’minler umre yapamadan mahzun bir şekilde Medîne-i Münevvere’ye dönerlerken indirilmişti. Onları hem tesellî ediyor, hem de aslında nasıl büyük bir fethin öncesinde bulunduklarını haber veriyordu. Müslümanların dört bir taraftan büyük bir saldırı altında olduğu; askerî, ekonomik, siyâsî ve sosyal bir mücadelenin sırâtından geçtiğimiz şu günlerde yeni fetihlerin arefesindeyiz, inşâallah... Biz evlâd-ı fâtihânız. Ecdâdımız asırlar boyunca gittikleri her coğrafyada çil çil kubbeler serpti; insanlara huzur, adâlet ve refah dağıttı. Ancak gün geçti, devran değişti. O muzafferen gittiğimiz topraklardan boynu bükük, mahzun ve mağmum olarak döndük. Vicdanımız rahattı, bile isteye kimseye zulmetmemiş, yüzümüzü kızartacak katliamlar yapmamış ve yapılmasına fırsat vermemiştik. Fakat kolumuz-kanadımız kırılınca, dünya da bizimle birlikte hüzne boğuldu. Hamd olsun, 10 Temmuz 2020’de Danıştay, Ayasofya’nın müze olması kararını iptal etti. Böylece Türkiye üzerinde oynanan oyunlara artık fırsat verilmeyeceği îlan edilmiş oldu. 24 Temmuz itibariyle ilk ibadet yapılacak… Bu büyük hayra vesile olan, bu işin siyâsî ve hukûkî mimarlarından en basit hizmetkârına herkese minnet ve şükran borçluyuz. Ayasofya, Türkiye’nin esaretinin sembolü idi. Tıpkı Mescid-i Aksâ’nın bütün müslümanların zaafiyetinin bir sembolü oluşu gibi… Şimdi bu esaretin zinciri kırılmış oldu. Sıra diğerlerinde inşâallah… Artık önümüzde Roma var, Kızıl Elma olarak… Peygamber Efendimiz’in müjdelediği… Artık önümüzde müslümanların zafer günleri var. Rabbimiz, bize tekrar dirilmeyi, kenetlenmeyi, zulme ve haksızlıklara karşı bir olmayı nasip etsin. Bugün de bizi, düşmanla, büyük ordularla korkutacak kimseler çıkacak. Biz de tıpkı ashâb-ı kirâmın cevap verdiği gibi onlara cevap vereceğiz: “Bir kısım insanlar, mü’minlere: «Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!» dediklerinde, bu, onların îmanlarını bir kat daha artırdı ve: «Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!» dediler.” (Âl-i İmrân, 173) * * * Bu sayımızda tarihe bakışımızı işlemeye niyetlenmiştik. Kapağı da buna göre hazırlamıştık. Ancak tarih, târihî bir hâdiseyle değişti. Rabbimiz, bu hayırlı hâdisenin kalplerimizde tesirini halk eylesin. Bizleri, ecdadımıza lâyık hayırlı nesiller kılsın. Allah Rasûlü’nün yüzünü ak edecek ümmet olmayı, cümlemize nasip eylesin. Bizi, hakkın ve hayrın anahtarı; şerrin, fesad ve zulmün kilidi kılsın. Âmin.
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 15 dk.Sayfa Sayısı: 44Basım Tarihi: Ağustos 2020Yayınevi: Erkam Yayınları
ISBN: 2071234638350Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Şebnem Dergisi
Şebnem DergisiYazar · 21 kitap
Karanlık bir gecenin en karanlık zamanında, beyaz duvarların arasında, uykunun dünya turuna çıktığı bir sırada başladı her şey. Hep dertlerle, hastalıklarla, kederle kaçan uyku; bu sefer farklı nedenle terki diyar eğlemişti bedeni. Kendi özüyle, batı edebiyatı arasında bir yol bulmaya çalışan edebiyatımız gibi, taklit ve özgünlük, dün ve yarın, doğu ve batı arasında kalmış, kendine bir yol arayan gençlerin parlayan dimağlarıydı uykuları kaçıran. Henüz tecrübe denilen ve düşünceleri kısıtlayan prangalara mahkûm olmamış, yeniliğin izinde gençlerin sesiydi düşünceleri değiştiren. Artık kalem ve kelam gençlere geçmeliydi. Kendi seslerini duyurabilmeliydiler,duyurabilmeliydik. Bunun için, hayatın vazgeçilmez bir parçası olmuş, yokluğunda insanın içindeki trafik lambalarını kesen internetti aranan ortam. Ve henüz emekleme aşamasında olan sanal dergiydi mekân. Evet, bir dergi çıkarılacaktı ve bu, sanal dergi olacaktı. Maddi bir beklenti içinde olmadan, okura masrafsız erişmeydi maksat. Üç beş kişinin bir araya gelip, devletler kurup devletler yıktığı, cihanı 7defa baştan sona fethettiği, bununla da yetinmeyip samanyoluna çıktığı bir zaman diliminde; belki cılız, bir o kadar mütevazı bir ses yansıyordu semaya. Adı Lisan-ı Aşk oluyordu. Aşkla söylüyor, aşkla çalışıyor ve aşkla dile geliyorlardı. Onların dile gelişi değil aşkın dile gelişiydi bu. Aşkın lisanıydı, Lisan-ı Aşk’tı. Size gelene kadar bu süreç acemi ruhun teriyle yoğrulmuştu ve yoğrulacaktı. Hayatın her alanında yaşanan kavramlar karmaşası, bu süreçte de kendisini göstermişti. Geriye dönüp bakıldığında bir menderesi andırıyordu süreç. Zik zaklarla, git gellerle doluydu. Ve hiç görmediği bir denize akıyordu; okura akıyordu. Kış kapıdaydı geceler uzuyordu ancak zaman daralıyordu. Geceler hızla gündüze karışıyor, takvimler sonbahar yapraklarına eşlik ediyordu toprağa düşerken. Ve saatlerce mesai harcanıyordu farklı şehirlerde farklı pencerelerin önünde. Geceler fikir fırtınalarıyla sallanıyordu. Derken kronometre sıfırlanmış ve son takvim yaprağı toprağa düşmüştü. Aylar süren çalışmalar okurla buluşacaktı. Karşınıza çıkacaktı. Okurla buluşacak olmanın sevinci ve tüm hazırlıkların tamamlanması stresi birbirine karışmış bir halde, an tamam oldu. Lisan-ı Aşk sayfalarını açtı. Bu süreçte gecesini gündüzüne katarak işin mutfağında kalan Teknik Ekibimiz, Vahap Ayzet, Betül Aydın, Erdinç Salar’a, Yazarlarımız, Ali Aslan, Abdurrahman Solak, Betül Aydın, Burak Deveci, Burak Eren, Cemaliye Başer, Çağrı Ünüvar , Hüseyin Oruç,Kübranur Özata, Mahmut Şen, Rabia Harmancı, Salim Değirmenci, Tansu Karip , Umut Işıklı, Vahap Ayzet, Yusuf Ömer Arıcı’ya, Hukuk Danışmanlarımız, Burak Deveci, Ramazan Yüksekkaya, Sami Sağ’a, Mali Danışmanımız, Emine Dumlu’ya, sürece katkı veren, Ömür Ali Aşan, Volkan Koç, Emre Pala, Barış Alp, İbrahim Baran, Meltem Acır, Süleyman Kalkan ve Zeynel Bozkurt hocamıza teşekkürü bir borç biliyorum. Emeği geçen herkesin, emeğine sağlık. Faydalı olması dileğiyle.