Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İstanbul'dan İnsan Manzaraları

Şehrin Sesleri

Bernard Bouwman

Şehrin Sesleri Sözleri ve Alıntıları

Şehrin Sesleri sözleri ve alıntılarını, Şehrin Sesleri kitap alıntılarını, Şehrin Sesleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Elbette bütün bu yaklaşımlar çocuğa bakışı da etkiliyor. "Eskiden," demişti Dr. Arda, "çocuklar aileler içindi." Ancak Devlet İstatistik Enstitüsü'nden Nurşen Demirel'e göre, "artık anne babalar çocuklarına iyi bir gelecek verip veremeyecekleri sorusuyla ilgileniyorlar."
Geçenlerde yine Taksim'deki restoranda oturmuş garsonla sohbet ediyordum, kapıda şık spor araba durdu ve içinden patronu indi. Garson kulağıma, "İşte yılın pezevengi geldi," dedi sonra da gülerek patronunu selamladı.
Reklam
Arabam bana devletin yetersiz kaldığı durumlarda vatandaşın ona olan güvenini nasıl kaybettiğini de öğretti. Türkiye'de zorunlu olan araba muayenelerinde arabalarda ecza çantasının bulunması şartı var. Trafıkte ne kadar kaza olduğunu gördükten sonra bunun haklılığı ortaya çıkıyor
Türkiye' deki mümin erkekler, kadınlar kadar hızlı gelişme gösterememişler, ne istediğini bilen bir kadınla geçinmeleri zor. Hatice'nin yaşı 36,durumunun o da farkında "İyi bir eş bulma şansım fazla büyük değil diyor.
Fransız sosyolog Durkheim'in 'Anomi' kelimesini icat etmesinin üstünden yüz yıldan fazla zaman geçti. Bu terim eski yapının ayakta kalamaması, sosyal yapının zayıflaması anlamına geliyor. Bunun sonucunda kişi eski düzenini, gelenek göreneklerini, değerlerini yitirerek yeni hayatına anlam vermekte zorlanıyor. Durkheim'e göre 'Anomi' intihar olaylannın artmasında önemli bir faktör oluşturmaktadır.
Türkiye'de Deprem Problemine karşı iki yüzlülüğümüz
Türkiye'de günü gününe yaşayan medya bu eleştirileri çoktan unuttu. Beş sene sonra durumun ne olduğunu araştırmak için oluşturulan bir komisyonun vardığı sonuç herkesi kendine getirdi: Neredeyse hiçbir şey değişmemişti. 1999 yılında, artçı depremden büyük hasar alan İstanbul yakınlarındaki Düzce ilçesine gittim. İnsanlar kendilerini nasıl koruyordu? Cevap: "Dua ediyoruz." "Başka ne yapabiliriz ki?" İstanbullular belki Düzce'dekiler kadar inançlı değil ama onlar için de dua etmek ve en iyisini ümit etmekten başka yapacak bir şey yok.
Reklam
Devletin yetersizliği her zaman olumsuz mu? Ankara yolunda lastiğim patladığında devletin her yere yetişememesinin belki toplum üzerinde olumlu bir etkisi de var, diye düşündüm. Kiralık arabamın yanında durmuş çaresizlik içinde el kol sallarken, içinde çoğunluğu Kürt, on kadar inşaat işçisi taşıyan bir kamyonet durdu. Krikom çalışmadığı için hepsi elbirliğiyle arabamı kaldırdılar, lastiği bu şekilde değiştirebildik. Daha sonra birlikte çay içerken, böyle bir şeye Hollanda' da pek rastlanmayacağını, söyledim. İşçilerden biri, Hollanda' da bunu yapan servisler vardır," dedi. "Biz her şeyi kendimiz yapmak zorundayız. Bugün sen birine yardım edersen onun da yarın sana yardım edeceğini umuyorsun. Burada böyle."
Avrupa' da namus meselesi büyük oranda bireyin kendi sorumluluğuna bırakılmıştır, herkes dilediği gibi yaşamakta özgürdür. Türkiye' de, daha çok kırsal kesimlerde durum oldukça farklı. Namus, herkesin (özellikle kadınların) uyması gereken bir gerçekliktir. Farklı davranıldığında karşılığında, ceza, oldukça ağır bir ceza vardır. Sosyologlara göre köylerden İstanbul'a gelen insanların bireyselliği benimsemeleri üç kuşak sürecektir. O zamana kadar namus cinayeti, Güneydoğu'nun olduğu kadar büyük şehirlerin de sorunu olmaya devam edecektir.
"Bazen annemin durumuna üzülüyorum," dedi biri, diğeri başıyla onaylıyordu, "bizim sahip olduğumuz özgürlüğe o sahip olamadı. Oysa bizim bu hakkımızı artık kimse elimizden alamaz." Konuşmadan sonra eve doğru yürürken yolda birçok Aslı'ya ve Ayşe'ye rastladım. Bir araya gelince ordu oluşturuyorlar, diye düşündüm, Türkiye'de artık hiç kimse kadın haklarının önünü kesemez.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de yoksul nüfus giderek daha da şehir merkezinin dışına itiliyor. İşlerine gitmek için her gün saatlerini trafikte geçiriyorlar. Bir sabah Anadolu yakasından, şehrin Avrupa tarafına giden bir otobüse binip yolcuların bezgin yüzlerini inceleyin, yüzlerin Rembrandt'ın en ümitsiz dönemlerinde yaptığı otoportresini andırdığını göreceksiniz