PAUL: Daha fazla gerçeklik istiyorsun. Pekâlâ, sanırım ben daha azını isterdim. Daha az gerçek ama daha iyi. Sanırım değiştireceğim şey bu olurdu.
HILDY: Vay be.
PAUL: Ne?
HILDY: Yalnızca etkilendim. İlginç bir düşünce.
PAUL: O kadar da çok olma. Arada düşüncelerim olabiliyor.
HILDY: Gerçekler daha iyi olabilir mi? Eğer onu daha iyi gösterirsen, hala gerçek sayılır mı? Yoksa sen daha iyi derken "senin için daha iyi" olanı mı kastettin. ?
PAUL: (Gülüyor) sen ne kastettiğimi sanmıştın ki?
Paul: İltifat ettim.
Hildy: Biliyorum. Sadece pek anlamlandıramadım.
Paul: Ben de öyle. Sen, saçların ya da tenin ya da rimelsiz kirpiklerin, her şeyinle sensin. Olman gerektiği gibisin. Her şeye rağmen.
"Bu sözümü unutma: Aşk başka hiçbir şeye benzemez. Işleri yoluna koymadan önce birkaç kez çuvallayacaksın. Yalnızca gerçekten çuvalladığına emin ol. Diğer türlü buna değmeyecektir."
Hildy: Bu çok... uhrevi bir şey.
Paul: Uh-re-vi?
Hildy: Evet
Paul: O da ne demek?
Hildy: Ne demek olduğunu bilmiyor musun?
Paul: Hayır. Normal bir insanın kullanacağı bir sözcük değil.
Hildy: Ben kullanırım.
Paul: Ben de onu diyorum