Yanmak ile paramparça olmak arasında bir seçim yapan ve kendini boşluğa bırakan insanları televizyonda seyretmek zorunda kalmak, tereyağı gibi eriyen modernizmin o muhteşem tapınaklarında mahsur kalmak, kontrol edilmesi güç bir farklılığın verdiği acı nefesimizi kesmişti. Hepsi aynı anda tezahür ediyordu korkularımızn.
Ve bizler, bu zengin dünyanın insanları, on yıl boyunca bir vadinin tepesine ulaşmak için çabalayıp durduk. Bize zor bir tırmanış gibi geliyor ama verdiğimiz mücadelede, geride bıraktıklarımızı hatırlamakta, kendi adımlarımızın izlerini görmekte zorlanıyoruz. Böyle çabalarken hafızamızda yer alan hataları, yaşanan felaketlerin anlamını unuttuk gitti. Geriye dönüş yolu için bırakmamız gereken işaretleri bile bırakamıyoruz. İleriye bakarsak, kendimizi kaybetmiş hissediyoruz. İlk defa kayboluyoruz. Zengin ama ousulası olmayan dilenciler gibiyiz.