Öyle bir yer düşünün ki günün ağarmasıyla birlikte yoğun bir kargaşanın adımlarını işitiyorsunuz ve sonra günün son hamlesiyle yerini sessizliğe terk ediyor. Bu da haklı olarak bu mekândaki iç içe geçmiş zıtlığa çekiyor. Çekmesi bir tarafa, hafif bir yokuş, sokağın sonuna kadar devam ederken bu iniş ve yokuş, hiç şüphesiz gece ve gündüze oradan da geçmiş ve geleceğe de sirayet ediyor.
Gece, Kemeraltı’nın kendi geçmişine kapandığı ve adeta terk edilmiş bir şehir görünümü veren derin sessizliğine kapandığı bir zaman dilimidir. Ondaki karanlık, sessizlikle anılır. Aksine gündüzü de uğultulu bir kargaşa ile adlandırılabilir. Gecesi geçmişe; gündüzü ise geleceğe açık kapılar bırakan Kemeraltı’nın şimdisi hemen hemen hiç yok gibidir.