Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sevginin Kökleri

Svagito R. Liebermeister

Sevginin Kökleri Gönderileri

Sevginin Kökleri kitaplarını, Sevginin Kökleri sözleri ve alıntılarını, Sevginin Kökleri yazarlarını, Sevginin Kökleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Aile” ya tüm acıların kaynağı ya da sağlıklı bir toplumun temelidir.
Yalnızca kendi davranışlarımızı değil, bizden önceki kuşaktan bir aile bireyinin davranışlarını da dengelemeye çalışabiliriz. Kız kardeşleri evlatlık verilmiş bir babanın oğlu, yetimler yurdu kurabilir. Ailesi başkalarını sömürerek zenginleşmiş bir kadın, sürekli para kaybedebilir. Cinayet işlemiş birinin torunları, intihara yatkın olabilirler.
Reklam
Örneğin, hiç önemsemeden birçok kez kür​taj geçirmiş bir kadın, davranışının bedeli olarak rahim kanserine yakalanabilir. İlk karısını ve çocuğunu önemli bir neden olmadan terk eden biri, kendine yeni bir eş bulamayabilir. Bize zamanında ne kadar kötü davranmış olurlarsa olsunlar, ailemizi reddedersek bunun bedeli olarak kendimizi cezalandırıp acı çekebiliriz.
Sorumluluk aldığımızda ya da suçluluk duygumuzu üstlendi​ğimizde artık suçluluk duymayız; tam tersine hafiflemiş hissede​riz. Temeldeki anlayış, hareketlerimizin sonuçlarıyla yüzleşmekte yapayalnız olduğumuz ve suçu hiç kimseye, ne bir hoca, eş ne de ana babamıza atamayacağımızdır. Hareketlerimize bahane bulmak, haklı çıkarmak ya da şikayetçi olup başkalarında hata bulmaya çalışmak, masumu oynayarak sorumluluktan kaçmaktır. Suçluluk duygusundan bedelini ödemeden kurtulmaya çalışırız. Bu sahte masumiyetten vazgeçip “suçluluğumuzu” kabul etmek insanın psi​kolojik olgunluğu için gereklidir.
Alma-verme dengesi konusunda da suçluluk duygusunu nasıl deneyimlediğimizi gördük. Örneğin, birini üzersem yaptığımın bedelini ödeyene kadar kendimi kötü hissederim. Peşimi bırakma​yan suçluluk duygusu davranışlarımın sorumluluğunu henüz alma​dığımı ve kişisel dengeyi sağlayamadığımı gösterir.
Başkasının acısını üstlenme çabasının hiçbir işe yaramadığını görmek, kör sevgiden bilinçli sevgiye doğru atılan önemli bir adım​dır. Aile Dizimi çerçevesinde çocuğun bilinçsiz sevgisi, “Sevgili anne, sen yaşamında çok acı çektin, artık senin yerine ben çekeyim” derken, bilinçli sevgi, “Sevgili anne, bana verdiğin yaşamdan ve tüm yaptıklarından dolayı sana çok teşekkür ederim. Yaşamında acı çektiğini gördüm ve acını kendin taşıman için sana bırakıyorum” demektedir.
Reklam
Çocuk annesinin acısını üst​lenme çabasıyla, annesinin kendi acısıyla kendi başına yüzleşip baş etme hakkını ihlal eder. Annesinin de kendisini sevdiğini ve ken​di travmalarıyla çocuğuna acı çektirmek istemeyeceğini anlamaz. Çocuğun acıyı yüklenme çabası hiçbir işe yaramadığı gibi annenin yükünü de ağırlaştırır.
Ancak hiç kimse bir diğerinin kaderini yaşayamaz. Hiç kimse bir başkasının psikolojik yükünü taşıyamaz. Gene de her çocuk derin ve ilkel bir hayatta kalma dürtüsü ile -aidiyet ihtiyacıyla- ana babası yerine acı çekmek ister. Ebeveyne derin biyolojik bağlılıktan kaynaklanan bu kör sevgi, bazı durumlarda çocuğun ana babasının yerine ölmek istemesine yol açacak kadar güçlüdür.
Kolektif vicdan büyükbabayı torunu aracılığıyla aile resmine sokarak kimsenin dışlanmamasını sağlamaya çalışır. Ancak bu, çocuğun “küçük”, annenin “büyük” olmasını gerektiren Kutsal Düzen yasasını ihlal etmektedir. Ortaya bir çatışma çıkar. Çocuk ana babaya duyduğu sevgiden dolayı onların psikolojik yüklerini üstlenmek ister. Oysa onların yüküne azıcık yardım etmesi bile rollerin değişmesine, çocuğun onlardan büyük bir hale gelmesine ve Kutsal Düzeni ihlal etmesine neden olur.
Reddetme bağlayıcı bir ilişki türüdür. Biz anne babamızız. Onlara “evet” dediğimizde kendimize de “evet” demiş oluruz. Bu boyun eğmekten gelen bir “evet” değil, kabul etmekten gelen bir “evet”tir; mevcut duruma “evet” demektir. Böylece kendimizde sahip çıkmadığımız parçalara da “evet” demiş oluruz.
Reklam
Bazen de çocukların ebeveynlerine öfkeli olduklarına tanık olu​ruz. Aslında bu öfke, aldıklarına karşılık verememe duygusuyla başa çıkma çabasıdır. Sonunda çocuk öfkesini mazeret olarak kullanarak ailesini terk eder. Oysa bu terk ediş yüzeyseldir. Öfke duyduğumuz bir kimseyi asla terk edemeyiz. Öfke de, sevgi gibi bağlayıcı bir ilişkidir.
Bu ilkenin özünde kavranması gereken, reddettiğimiz şeyin red​dedildiği sürece büyük güce sahip olduğudur. Reddetme çabamız reddedilenin güçlenmesine ve bizi izlemesine neden olur. Hortlak sandığımız şey, onun hortlak olduğuna inanmamızdan güç ala​rak peşimizi bırakmaz. Onun rüzgarda sallanan bir örümcek ağı olduğunu keşfettiğimizdeyse korku geçer.
Bütün aileye ben destek olurken ağabeyim aileyi terk etti diye mirasına el koyup “Bu para​yı ben ondan çok hak ediyorum” derken kişisel vicdanım rahattır. Ancak ağabeyimi dolandırmak, bilinçdışında kendimi cezalandırma ihtiyacı doğurur ve paranın tümünü batırırım. Böylece kolektif vic​danın etkisiyle yanlışı dengeler ve kendimi ağabeyimle eşit seviyeye getiririm. Bu dengeyi hayattayken kendim kurmayacak olursam sonraki kuşaklardan birinin bunu benim için yapması gerekebilir.
Başka bir deyişle, bu yaşamla birlikte bize gelen kade​ri taşımaya hazır olmalı, bir ailenin ve bu ailenin tarihçesinin bir parçası olduğumuz gerçeğini kabul etmeliyiz. Ancak kabullenmeyle bunun ötesine geçebiliriz
Kişisel vicdan yaptığım bir yanlışı dengelememi ister. Kolektif vicdan ise, ben bilincinde bile olmadan, belki de hiç tanımadığım bir aile bireyi adına bir şeyleri dengelememi ister. Kişisel olanla suçluluk duyarım, kolektif olanla bilincimin dışın​da bir güç tarafından yönetilirim. Bu da bize zihinlerimizde bizi yaptığımız her şeyden ve hareketlerimizin başkaları üzerindeki etki​lerinden sorumlu tutan kolektif bir düzlemin yer aldığını gösterir.
863 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.