“Bir bebek gibi sallanabilen bir yalnızlık var. Kollar kavuşmuş, dizler karna çekilmiş; bir gemininkine benzemeyen bu devinimi sürdürmek, sürdürmek sallayanı yatıştırır, denetler. Bu, içe dönük bir yalnızlık - insanı bir deri gibi, sımsıkı saran türden. Bir de, dolaşıp duran bir yalnızlık var. Hiçbir sallama onu yatıştıramaz. O canlıdır, dik başlıdır. Kuru, yayılan bir şeydir; insana kendi ayak seslerini çok uzaklardan geliyormuş gibi hissettirir...”