Ama belki de her insan insan değildir; bütün insanlık insan olmaktan uzaktır. Yağmurlu bir günde, insanın ayakkabıları delik deşikse ve su alıyorsa; gönlünü belli bir insana kaptırmamışsa, yaşayacağı bir hayatı yoksa...
“Bizim kadınlarımız,” diye düşündüm: Sicilyalı kadınlar değil bütün kadınlardı aklıma gelen, elleri geceleri yumuşaklıktan yoksun, belki de zaman zaman bu yüzden mutsuz, kıskanç, hatta vahşi; bir odalığın kalbine ve yüzüne sahip olup, erkeklerini kendilerine bağlayacak yumuşak elleri olmayan kadınlar. Babamı, kendimi, bütün erkekleri düşündüm, yumuşak ellerle okşanmak ihtiyacında olan bizleri, ve kadınlarla olan huzursuzluğumuzu biraz anlar gibi oldum, sert ve kemikli, nerdeyse erkeksi elleriyle kadınlarımızı ne kadar çabuk bırakmaya hazır olduğumuzu düşündüm. Geceleri o elleri kaskatı olan kadınlarımızı...
Dünya büyük, dünya güzel ama çok canına okunmuş. Herkes acı çekiyor, ama her insan kendisi için, canına okunan dünya için değil. Bu yüzden de dünyanın canına okuyanların sonu gelmiyor.
Demek ki, her insan insan değildir. Biri cana kıyıyor, öbürünün canına kıyılıyor. Bütün insanlık değil, ancak canlarına kıyılanlar insandır. Bir insan öldürdüğünde, o insan bir insandan fazla bir şey olur. Hasta olan, aç olan insan daha insandır.