Sicilya Konuşmaları

Elio Vittorini

Sicilya Konuşmaları Gönderileri

Sicilya Konuşmaları kitaplarını, Sicilya Konuşmaları sözleri ve alıntılarını, Sicilya Konuşmaları yazarlarını, Sicilya Konuşmaları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan yedi yaşındayken her şeyde bir mucize görür; ve kadından, kadının çıplaklığından nesnelerin gerçekliğini öğrenir, tıpkı, bizim kaburga kemiğimiz olan kadının da aynı şeyi bizden öğrendiği gibi. O yaşta, insanın Bin Bir Gece Masalları hiç bir zaman dünyaya karşı bir aşağılama olarak düşünülemez. Bir çocuğun bütün istediği kâğıt, rüzgâr ve uçurtmasını uçurmaktır. Gidip uçurtmasını havalandırır, ondan yükselen bir çığlıktır bu. Çocuk uzun ve görünmeyen bir iple oradan oraya götürür uçurtmasını, böylece inancı yücelir ve edindiği gerçeklikle beslenir. Ama bu gerçekliği ne yapacaktır sonra. Sonra dünyayı yöneltilen küfürleri, saygısızlığı, köleliği, insanlar arasındaki haksızlığı, insanlık ve dünya adına ölümlülerin kutsallığına nasıl saldırıldığını öğrenir. Bu durumda, o gerçekliği her zaman korusa bile, ne yapabilir? Ne yapabileceğini sorar kendi kendine. Ben de sorduydum ne yapabileceğimi. Ben ne yapabilirdim?
İnsan çocukluğunda kitap okuyabilmişse, bu çok iyi bir şeydir; eğer okuduğu kitaplar tarih ve yolculuk kitapları, özellikle Bin Bir Gece Masalları gibi çok eski zamanlar ve uzak ülkelerle ilgili kitaplarsa, bu daha da iyi bir şeydir, insan okuduklarını sanki onları yaşamış gibi hatırlar. Çocukluğumun anılarıyla birlikte insanlığın ve dünyanın tarihini de içinde taşır; böylece yedi yaşında İran'ı, sekiz yaşında Avustralya'yı, dokuz yaşında Kanada'yı, on yaşında Meksika'yı, altıncı kışında Babil Kulesi ve Hazreti Davut'la Tevrattaki İbranileri; bir Şubat ya da Eylül ayında Halifelerle Sultanları; ve Terranova ya da Siracusa'da geçirdiği bir yaz mevsiminde, her gece treni bütün savaşlardan baskın çıkan Dünya Savaşına asker taşırken, Gustavus Adolphus ve başkalarının Sicilya ve Avrupa'da yaptıkları Büyük Savaşları öğrenir.
Reklam
Belki de her insan insan değildir; bütün insanlık insan olmaktan uzaktır. Yağmurlu bir günde, insanın ayakkabıları delik deşikse ve su alıyorsa; gönlünü belli bir insana kaptırmamışsa, yaşayacağı bir hayatı yoksa; ne başardığı, ne de başaracağı bir şey varsa; ne korkacağı, ne yitireceği bir şey kalmışsa, ve çevresinde dünyadaki kırımı görüyorsa, insanın içine işte böyle bir kuşku düşebilir. Bir insan güler, bir başkası ağlar; ikisi de insandır, gülen insan da hasta olmuştur, hastadır; ama güler, çünkü öteki insan ağlamaktadır. Bu başkalarının canına kıyan, onları yok eden biri olabilir; çaresizlik içinde olup da ötekinin gazetesini ve haber başlıklarını okuyarak güldüğünü gören bir insan ise, gülenin değil, ağlayanın dostluğunu arayacaktır. Demek ki, her insan insan değildir. Biri cana kıyıyor, öbürünün canına kıyılıyor; bütün insanlık değil, ancak canlarına kıyılanlar insandır. Bir insanı öldürdün mü, o insan bir insandan fazla bir şey olur. Hasta olan, aç olan insan da daha insandır; açların meydana getirdiği insanlık da daha insandır.
SağIıklı, kanlı canlı bir görünüşü olsa bile, güçlü ama evcilleştirilmiş bir hayvanın, bir at ya da bir öküz gibi bir hayvanın hüzünlü havası vardı onda.
Nerdeyse otuzuma basacaktım. Gene de başımdan hiç bir şey geçmemiş gibiydi, ne o ilk on beş yıl, ne de ondan sonraki on beş yıl. Bunca yıldır hiç ekmek yememiş, kendimin sayabileceğim nazlarla, duygularla zenginleşmemiş gibiydim. Bütün bu zaman içinde sanki hiç yaşamamıştım ve içimde bir boşluk vardı —evet, evet— tam bir boşluk vardı içimde. Sonu gelmiş insanlığın yargısını düşünmekten kendimi alamıyor, umutsuzluk içinde sessizce bekleyip duruyordum.
Kendi dertlerine yananlar da, dünyanın çektiklerinden acı duyanlar da burada, şarabın çıplak mezarında buluşmuşlar, bu acılarla dolu aşağılık dünyadan en sonunda kurtulmuş ruhlara benziyorlardı.
Reklam
303 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.