"Ne verdiyse bana dünya işte geri verdim,
Mezara değil, saban izine karıştı bedenim.
Kandil söndü, gece nöbeti bitti ruhun;
Aştı sınırını Varlık gözlerin ufkunun."
Dante, Lucretius, Goethe gibi büyük şairleri mimarlara benzeten Santayana, bu şairlerin hayatın solmuş renklerini, geçip gitmiş güzelliklerini estetik bir yaşantı olarak yeniden kur (gula) mak ve şiir yoluyla yeniden inşa etmek gibi üsttün bir görevleri olduğunu söyler. Felsefi anlamda estetik yaşantı, Kierkegaard'ın sözleriyle, hayatı geriye doğru anlar ve ileriye doğru yaşar. Bunu, geçmişin sanat aracılığıyla yeniden inşa edilmesi olarak da anlayabiliriz. Bu durumda şair "hafıza muhafızıdır." Dünya içinde yeni dünyalar görür ve bunu harabe bir halde ele alarak işler ve dört başı mamur bir halde hayata armağan eder. Bu anlamda şiir bir tür bayındırlık sanatıdır.
Sayfa 11 - Ve Yayınevi - 1. Basım: Ekim 2014 - 25 nolu kitapKitabı okuyacak
Wallace Stevens, hocasını şu dizelerle anmıştır:
"Devasa bir mabedin devasa heybeti
Yüce bir mimar tarafından seçilmiş
Onun için. Ve o eşikte duruyor,
Sanki düşünceleriyle kelimeleri şekillendirip
Yoktan var ediyor.
Sayfa 9 - Ve Yayınevi - 1. Basım: Ekim 2014 - 25 nolu kitapKitabı okuyacak