"Felsefe öldü, yaşasın sinema" söyleminin dayanakları ancak felsefenin neden öldüğünün ve yerine gelecek olanın, felsefenin yapamadığı neyi yapabilme potansiyeli olduğunun tespitiyle ortaya konabilir.
Sinemayı bir sanat olarak görmeyenler, film sanatını fotoğrafçılığın düzlemine indirgeyerek, bu sanatın en belirgin kimi özelliklerini ihmal etmiş görünmektedirler.
Sinemayı, eğlencenin ve unutturmanın hafifliğinden, ya da propagandanın zorbalığından, hakikatin ağırlığına doğru yaşıyacak olan güç tam olarak nereden elde edilecektir?