Bir nefeste geldi, bir rüzgâr dalgasının kondurduğu bir karanfil yaprağı gibi, seri, hafif, zarif, bulunduğum kanepenin kenarına oturdu. Elleriyle başımı tuttu:
—Hangi hakla mı, diye sordu.
—Evet hangi hakla, dedim.
Göz göze idik:
—Bense bütün hakların senin olmak üzere bulunduğundan korkmaya başlamıştım, diye fısıldadı.