Öykü, mektup, roman, dergi, deneme, şiir türünde okumalar gerçekleştirdim. Kimi hediye olarak geldi elime, kimi bir atölye kapsamında, kimi daha önce okunan yazarın diğer eserine de bakmalısınla, kimi uzun süre okunmayı bekledi, kimi bir çırpıda okundu, kimiyle insanlar tanıdım, kimiyle mekanlar, kiminin kurgusu efsaneydi, kimi titiz bir
Kadim bir dostluğun oluşabilmesi için zorluklara,
yokluklara ve imtihanlara ihtiyaç vardır. Bütün bunlardan alnının akıyla çıkan münasebete ise ‘sınanmış dostluk’ diyoruz.
Yani iyi gün dostu olmak kolaydır, en mühimi, kötü gün dostu olabilmektir!
Şimdilerde, dünyevi şeyler için ‘kırk yıllık dostların’ birbirini yok saydığı günlerden geçiyoruz.
Hesap yapmaktan iş yapmaya veya dostluk kurmaya vakit bulamayanların sayısı da her geçen gün artıyor.
Bazı dost bildiklerimiz ise kırıcı, kıyıcı ve ifşa edici.
Oysa dostluk, açmayı değil, kapatmayı gerektirir.
Sözgelimi dostunun sırrını herkesten saklamak, ayıplarını örtmek, sözüne müdahale etmemek, iyiliğini istemek, onun hüznüyle mahzun olmak; bütün bunlar, ‘dostluğun edepleri’ arasındadır.
Çünkü dostluk ve kardeşlik,
öldükten sonra da devam eden kıymetlerimizden biridir.
‘Ahiret kardeşliği’ diye boşuna denilmiyor…
Şimdi sorarım sana,bütün bu mübarek ayetler,tüyler ürpertici uyarılar,KURAN’ı yüzünden okumakla yetinerek O na iyice yabancılaşan mazlum ve mahsun ülkemin mazlum ve mahsun Müslümanlarının düştükleri acınası durumu apaçık bir şekilde ortaya koymuyor mu?????
KURAN’ı yüzünden okuya okuya 5 defa hatmettiğini söyleyen bir kardeşe Sad süresini mealen özetlemesini rica ettiğimde çaresizlik ve mahçubiyet içinde başını önüne eğdiği hiç gözümün önünden gitmiyor!