Kırk kış kuşatıp geçtiğinde alnını,
Ve derin yarıklar oyduklarında güzelliğinin tarlasına,
Şimdi seyrine doyulmayan güzelliğinin mağrur örtüsü
Lime lime olmuş değersiz bir elbiseye dönecek
Arzularız artmasını en güzel varlıkların
Öyle ki güzelliğin gülü solmasın hiçbir zaman.
Ama geldiğinde ölüm vakti olgunlaşanın
Anısını yaşatmalı narin vârisin her an.
Ama sen ki parlak gözlerinle birsin
Işığının alevi kendi ruhunla beslenir.
Bolluğun oldugu yeri kıtlığa çevirirsin
Sen ki kendine düşman, tatlı canına zalim.
Sen şimdi tazecik süsüsün dünyanın
Parıldayan bahara tek habercisin.
Tomurcuğunda gönül hoşluğun
Pintiliğin arttıkça cimrilikle kaybedersin.
Dünyaya acımalısın, açgözlülük olur bu yoksa
Hakkı olanı yer bitirir dünya, seni de mezarda.
Dünyaya acımalısın, açgözlülük olur bu yoksa,
Hakkı olanı yer bitirir dünya, seni de mezarda.
Pity the world, or else this glutton be,
To eat the world's due, by the grave and thee.
Kırk yılın kışı alnını kuşattı mı?
Artık kazdı mı yüzünde derin çukurlar?
Şimdi hayranlıkla bakılan çekiciliğin kibirli giyim kuşam
Beş para etmez çapuldan bozma yabani otlar.