Eş seçimine yön veren, ,"etnolojik" toplumlarda olduğu gibi akrabalık ya da evlilik stratejileri değil , mesleki gruplar, sosyal tabakalaşma ve coğrafi yakınlıktır.
(Sosyalizasyonun) üç temel öğesi, yani biyolojik veri, sosyal öğrenim ve kişisel tarih, bazı açılardan her bireyin biricik olduğunu, bazı açılardan ise sosyal tipin bir örnegi olduğunu gösterir. Her birinin eșsiz ve kişisel karakteri sosyoloğun değil, psikoloğun çalıșma alanına girer. Bunun tersine sosyolog, bireylerin sosyal öğrenim sürecine nasıl alıştığını, sosyal öğrenimin bireyler ya da belli bir toplumdaki geniş çocuk kitlesi üzerinde iz birakması için ne derece yaygın ve güçlü olması gerektigini anlamaya çalşır.
Bu üç unsur psikanalitik teoriyle (mutatis mutandis) uyum içindedir. Freud bireyin içgüdüleri olarak "bu", toplumun kendisine dayattıgı "üstben"(superego) ve çeșitli içe atma, yüceltme, püskürtme gibi mekanizmalar yoluyla her bireyde "bu" (id) ve üstben" arasındaki biricik ilişkiyi yaratan *ego" ve "ben"i birbirinden ayırır.
"Bilmem nasıl olmuş ama bir gün bir Türk'le bir yamyam gelmişler. 'Gerçekten çok zalimsiniz, ' demiş müslüman , 'savaşta elinize düşen düşmaları yiyorsunuz .'peki siz ne yapıyorsunuz ?' demiş yamyam. 'Ah! Bizde : onları öldürüyoruz , ama öldükten sonra yemiyoruz . " Montesquieu ekler: "öyle görünüyor ki her halkın zalimliği kendine özgü ve her ulusun diğerinden etkilenmesi kaçınılmaz ,tıpkı bir Zamanlar barbarlığı alışkanlıklar ve moda türünde sıradan bir iş olması gibi.