“…kırılganlık, içselliğimizin en derin ve yaratıcı katmanlarından filizlenmektedir.” s.66
Kırılganlığın yaşamın mutlak bir motifi olarak sevincimize ve hüznümüze, çekingenliğimize ve umudumuza, gençliğimize ve yaşlılığımıza, dostluklarımıza ve hatta mistik deneyimlerimize kadar nasıl işlediğini kalbî bir duyarlılıkla sunuyor sevgili Borgna. Bilinçli olunmasa dahi muhatabın insan olarak değerini yadsıyan davranışların, soğukluğun ve kayıtsızlığın açacağı yaraların gizini, sanattan ve sanatçıdan ilham alarak sahneye çıkartıyor ve kırılgan bir varlık olarak insanın ihtiyaç duyduğu özene dair hatırlatmada bulunuyor. Zira insan “kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde” mısralarında değinildiği gibi kendi varoluşunun acısına gark olabilecek incinebilirliğe haiz bir varlıktır. Bu hasletlerin gereksindiği özen ise “kalbimizin huzursuzluğunu” ve “kendimize rahatsızlık veren uğultuları” dindirerek karşımızdaki kişiyi gerek sözlerimiz gerek bakışlarımız gerek sessizliğimizle duyumsamamız ve duygulanımlarının içtenliğine saygıyla şahitlik edebilmemiz sayesinde vücut bulacaktır.