"Senin bütün sermayen, dünyadaki bir kaç günlük ömründür. Bu günler mutlaka geçecek, hatta birçoğu geçti.
O hâlde hiç olmazsa geride kalanlarının kıymetini bil."
•
Süfyan-ı Sevri'nin kendisine mektup gönderen Halife Harun-i Reşid'in gönderdiği mektubun arkasına yazdığı çevabı:
"Ey Harun! Ümmetin malını nefsin için dağıtmaya ne hakkın vardır? Sen kimin malını kime dağıtıyorsun? Sen ümmetin malını bu şekilde çarçur ederken yarın Allâh'a vereceğin hesabı düşün! Bana gelince senin suçuna ortak olarak hesabımı ağırlaştırmaya gelemem."
Abbasi Halifesi Harun-i Reşid halife olunca, her taraftan heyetler, alimler, kanaat önderleri gelir onu tebrik ederler. O da onlara bol bol hediyeler, atiyeler dağıtır. Ancak çok sevdiği bir alim
Süfyan-ı Sevri'nin gelmediğini görünce şaşırır. Nedenini öğrenmek üzere ona bir mektup yazar. Mektubu götüren elçi büyük bir cemaatin karşısında
Süfyan-ı Sevri'ye uzatır. O da cübbesinin bir köşesiyle tutar, okumadan yanına bırakır.
Bu durum herkesin tuhafına gider, normalde halifeden gelen mektup ayakta alınır ve öpülüp başına konulduktan sonra ayakta ya da diz çökerek okunmalıydı. Ama İmam
Süfyan-ı Sevri ona elini bile sürmeden bir talebesine okutur. Mektupta şunlar yazılıydı; "Ey
Süfyan-ı Sevri kardeşim! Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun! Ama herkes beni tebrik etmeye geldi hediyelerini alıp gitti de sen niye gelmedin? Senin için de güzel bir hediye hazırlamışımdır".
İmam
Süfyan-ı Sevri ise, mektubun arka sayfasına şunları yazar gönderir: "Ey Harun! Ümmetin malını nefsin için dağıtmaya ne hakkın vardır? Sen kimin malını kime dağıtıyorsun? Sen ümmetin malını bu şekilde çarçur ederken yarın Allâh'a vereceğin hesabı düşün! Bana gelince senin suçuna ortak olarak hesabımı ağırlaştırmaya gelemem."
Harun-ı Reşid, mektubu alınca hüngür hüngür ağlamaya başlamış, gözyaşı dökmüştür. Rivayetlere göre o mektubu uzun bir süre yanında taşımış ve zaman zaman bakıp ağlamıştır. İşte Rabbani Alim! Ve işte istikamet üzere ve istikamet gösteren rehber alimler!