Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yeni Yaklaşımlar

Tarih ve Toplum Dergisi Sayı:19 (Bahar 2022)

Tarih ve Toplum Dergisi
Erken modern sıryitiminin daha geniş bir “düşünselleşme ve akılcılaşma” sürecine dönüşümünün zaman alması (ve sekülerleşmenin sekteye uğramasında), öyle sanıyorum ki, mütesennîlerle siyasî erk arasındaki ittifak kadar, bu alim-bürokratların, aklı nakledilmiş bilgilerle sınırlayan bir bilgikuramının tek yetkili yorumcuları olmalarından kaynaklanan toplumsal ve siyasî imtiyazlarını korumak istemelerinin de önemli bir rolü olmuştur.
Tarih ve Toplum Dergisi Sayı:19 (Bahar 2022)
Tarih ve Toplum Dergisi Sayı:19 (Bahar 2022)
Maharram Akperov

Maharram Akperov

@maharramakperov
·
13 Ocak 20:10
Farklar da Osmanlı toplumunun çoğunluğunun Müslüman olmasından ziyade, siyasi erkin, nispeten çoğulcu Orta Çağ İslâm geleneği yerine, merkeziyetçi Doğu Roma ve siyasi erkin güçlü olduğu göçebe Orta Asya geleneklerini kendine örnek alması ve örneğin, eğitim kurumlarını ve hukukun uygulanmasını kendinden önce hiçbir Müslüman hanedanın başaramadığı kadar merkezîleştirip alimleri –Abdurrahman Atçıl’ın deyimiyle– alim-bürokratlara dönüştürmesi sonucu ortaya çıkan gelişmelerdir.
Büyübozumunun bu anlamını akla getirebilecek düşünceler Osmanlı Sünni İslâmı’nın ana akım mecrasına Müceddidi Nakşibendilerin 18. yüzyılın sonlarında imparatorluğu Avrupa emperyalizmine karşı güçlendirmek için bilimsel ve teknolojik reformları kucaklamalarıyla girdi ki, bu geleneği Müceddidîlerin 19. yüzyıldaki takipçileri Halidî Nakşıbendîler üzerinden izlersek, Türkiye’de İslâmi hareketlerin hatipler değil de mühendisler tarafından kurulmuş olmasının hiç de şaşırtıcı olmadığını görürüz.
Tarih ve Toplum Dergisi Sayı:19 (Bahar 2022)
Tarih ve Toplum Dergisi Sayı:19 (Bahar 2022)
Maharram Akperov

Maharram Akperov

@maharramakperov
·
13 Ocak 18:33
[D]üşünselleşme ve akılcılaşmanın artması yaşanan hayat şartları hakkındaki genel bilgilerin artması demek değildir. Bu daha farklı bir şeydir. Düşünselleşme ve akılcılaşma kişinin bu bilgileri istediği takdirde her zaman öğrenebileceğini bilmesi veya buna inanmasıdır. Yani bu bilgilere ulaşma hususunda esrarengiz, gizli ve hesap edilemeyen güçler olduğu ilke olarak kabul edilmemekte, aksine her şeye hesaplama yoluyla hükmedilebileceğine inanılmaktadır. Bu ise dünyanın büyüden arındırıldığı anlamına gelir. Zira artık bu tür güçlerin varlığına inanan vahşi gibi, ruhlara hâkim olmak veya onlardan niyaz etmek için sihir veya büyüye müracaat edilmemektedir. Sihir veya büyünün işlevini artık teknik gereçler ve hesaplama yapmaktadır. Düşünselleşme işte her şeyden evvel bu manaya gelmektedir.
Reklam
Ayrıca Weber yukarıdaki alıntıda dünyanın büyüsünü kaybetmesi için gereken dinî değişimden söz ederken, özellikle, dinin Tanrı ile gizemli bir birleşmeyi [unio mystica] gerektirmemesinden söz etmektedir ki, bu, ileride değineceğim üzere, tam da Birgili’nin kendi çağdaşı olan bazı Sufileri tenkit ederken İslâm’da yeri olmadığını altını çizerek söylediği şeydir.
Tarih ve Toplum Dergisi Sayı:19 (Bahar 2022)
Tarih ve Toplum Dergisi Sayı:19 (Bahar 2022)
Maharram Akperov

Maharram Akperov

@maharramakperov
·
13 Ocak 18:38
Dinsel yeterliğe sahip ustaların, bu dünyadaki hayatı bir tanrının iradesine göre şekillendirmeye çalışan zühdî [asketisch] bir tarikat halinde birleştikleri yerlerde farklı gelişmeler görülmüştür. Bunun kendiliğinden gerçekleşebilmesi için de iki şey gerekmiştir. Öncelikle insanı selamete çıkaracak en yüce değer [Heilsgut], tefekküre meyyal nitelikte olmamalıdır; yani, dünyanın tersine, sonsuza kadar varolacak bir varlıkla birleşmeyi öngörmemeli, zevkle ya da duyarsızca mest olarak ulaşılacak bir (tanrı ile) ittihad [unio mystica] halini de gerektirmemelidir. Çünkü bunlar daima günlük yaşamın dışında ve gerçek dünyadan ayrıdır ve insanı ondan uzaklaştırır. İkincisi, böyle bir inanç sistemi, olanak ölçüsünde, ilahî gücün araçları olarak sırf büyüye ya da kutsal ayine [Sakrament] dayanmamalıdır. Çünkü bu araçlar dünyadaki eylemin dinî önemini göreceleştirerek değerini azaltır ve ilahî yargıyı, akla uymayan bir dizi sürece bağlar. Böylece iki şey başarılmış olur: Dünyanın büyüsünü kaybetmesi ve selamete ulaşma yolunun tefekküre dayalı bir “dünyadan kopma” olmaktan uzaklaşıp etkin zühdî bir “dünya mesaisi”ne dönmesi.
100 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.