Fakat mademki Türkiye Avrupa Konseyinin bir üyesidir, Avrupa topluluğu ile bütünleşmeyi bir resmi hedef olarak benimsemiştir, o zaman demokrasinin asgari gereklerine uymayı da taahhüt etmiş demektir...
Fabrika, yol, baraj ile Ortaçağ kafası bir arada olursa (ki, pekala bir arada olabiliyor), o ülke çağdaşlaşmış olur mu?
Böyle bir çağdaşlaşma, köksüz, eğreti, geleceği olmayan, hatta dengesiz ve hastalıklı bir çağdaşlaşmadır...
Ne ailede yetiştirilme tarzımız, ne de okullarda eğitilmemiz birbirinden farklıdır. Hep büyük söyler, küçüğe de dinleyip itaat etmek düşer.Böylelikle genellikle tek, değişmez, tartışılmaz doğrular egemen olur yaşantımıza. Serbestçe düşünüp tartışmayı, birbirimizin görüşlerini hoşgörü ile dinleyebilmeyi, çok acıdır, ama pek öğrenemeyiz.
Sonuç, tek boyutlu, katı hoşgörüden yoksun kafa yapılarının oluşumudur.
Sonuç, demokrasinin bir hayat tarzı olarak ülkemizde bir türlü yerleşemeyişidir.